26 Nisan 2024

süleyman akdeniz

Dünyanın birçok ülkelerinde hükümetlere karşı kumpaslar kurulmuş, darbeler yapılmıştır. Ama benim bildiğim kadarı ile hiçbir ülkenin savcısı, askeri; Kendi ülkesinin istihbarat örgütüne operasyon çekmeye kalkmadı.

Arkadaşlar bana göre 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra en büyük ihanet, Bayırbucak Türkmenlerine yardım götüren MİT tırlarına yapılan operasyondur. Her ne kadar FETÖ 17/25 aralık olaylarından sonra terör örgütü ilan edilse de, ben hep MİT tırları operasyonunu baz aldım.

Çünkü;17-25 Aralık olaylarında sahte tapelerle devletten ziyade hükümete kumpas kurulmuştu. Ama MİT tırları olayında devletimiz doğrudan, hükümet dolaylı yoldan hedef alınmıştır. Bu operasyon ile Öncelikle T.C. Devleti uluslararası arenada ‘’Terör Devleti’’ olarak gösterilmek, dönemin başbakanı Erdoğan’da, Lahey adalet divanında yargılatılmak istenmiştir.

Bu alçaklık üzerinden bile o tarihlerde bay kemal siyaset yapmış, terör örgütü FETÖ ile birlikte ülkemizi ‘’Terör devleti’’,  dönemin başbakanı sayın Erdoğan’ı da bu işin sorumlusu olarak göstermeye çalışmış, ‘’Erdoğan Lahey adalet divanında yargılanacak’’ diyecek kadar gözü dönmüştü.

Daha sonra ülkemizin hiçbir terör örgütüne silah yollamadığı yargı mercilerince onanmış, bu kumpası kuranlarda yine yargı önünde ceza almıştı.

Hatta bu kumpasa ortak olan bazı ülkelerde ‘’Evet bizde sahte uydu görüntüleri ile T.C. devletine kumpas kurmaya çalıştık’’ itirafında bulunarak ülkemizden özür dilemişti.

Aradan yaklaşık 8 yıl geçti. Kumpasçılar cezaevinde. Diğer ülkeler bunun bir kumpas olduğunu, hatta kumpasa kendilerinin de ortak olduğunu kabul ettikten sonra;

PEKER’E ŞANTAJ MI YAPILIYOR?

Gelelim günümüze…

Sedat Peker isimli bir müptezel YouTube’dan video yayınlayarak T.C. Devletinin terör örgütlerine silah sattığını iddia etti. Bu iddiayı fırsat zanneden muhalefet partileri de yaklaşık bir aydır bu müptezelin videoları üzerinden hükümete yükleniyor. Arkadaşlar! Biliyorsunuz FETÖ geçmişte gayri resmi yollardan insanların evlerine, işyerlerine, yaşam alanlarına sızdı. İnsanların görüntüsünü çekti.

Ben, zamanında FETÖ’nün; bu müptezelin de yaşam alanına sızarak; Adaba mugayir görüntülerini çektiğini, şimdi de; bu görüntüler ile kendisine şantaj yaparak, devletimize ve hükümete yeni bir kumpas kurmaya çalıştığını düşünüyorum. Ne dersiniz?

Emekli Komiser Şefik ÇÖMEZ

Arkadaşlar, öncelikle emekli bir polis amiri olarak şunu belirteyim; tehlikesiz terörist diye bir şey yoktur. Bütün teröristler tehlikelidir. Bütün terör örgütlerinin eli kanlıdır. Fırsatını buldukları anda; polisimize, askerimize, bebeklerimize, sivil vatandaşlarımıza kurşun sıkmakta tereddüt etmezler.

Hükümetimizin kararlı duruşu ile yapılan operasyonlar sayesinde PKK felç oldu. Son altı yılda on sekiz binden fazla PKK’lı etkisiz hale getirildi. Felçli bir insan nasıl ayağa kalkamaz ise; terör örgütü PKK da bundan sonra ayağa kalkamaz. Bu kararlılık devam eder ise; 3-5 sene sonra PKK’nın beyin ölümü de gerçekleşir, yok olur, biter gider…

Şu anda bizim en büyük sorunumuz; FETÖ’dür. FETÖ hali hazırda felç olmadı, beli bile kırılmadı. Sadece eli, kolu bacağı kırıldı. Bunları korkmanız için değil,  FETÖ’yü tanımanız için yazıyorum. Bir PKK’lı yakalandığı zaman sosyal medyadaki birçok arkadaşım bunu paylaşıyor. Medya haber yapıyor.

Ancak; geçen ay yaklaşık üç yüz muvazzaf, (Muvazzaf; Halen görevde ve kadrolu asker demektir) sekiz-on tanesi albay, yarbay rütbesinde olan, değişik rütbelerde TSK’nın üniformasını çalan, teröristler yakalandı. Bu olayı sosyal medyada pek paylaşan olmadı.

Medya ise; ona göre haber yaptı.  Keza; FETÖ ile mücadele eden, etmesi gereken bir çok devlet görevlisi ile konuşurken bile söz FETÖ’den açılınca sesleri kısılıyor. Konu değiştiriyorlar.

Bu durum beni fazlası ile tedirgin ediyor. Başta devlet görevlilerimiz olmak üzere, basın ve halkımız FETÖ’yü bitti mi zannediyorlar? Yoksa hafife mi almaya başladılar? Ya da korkuyorlar mı? Bilemedim.

Hain darbe girişiminin üzerinden neredeyse beş yıl geçmesine rağmen; albay, yarbay rütbesindeki üniformalı teröristlerin bu zamana kadar görevi başında kalıp, hatta terfi bile alması da ayrıca üzerinde durulması gereken vahim bir konudur.

FETÖ bitmedi arkadaşlar. Yukarıda da yazdığım gibi sadece kolu bacağı kırıldı. Beli bile kırılmadı. Felç olmadı. Kol veya bacak kırığı birkaç aylık tedavi ile iyileşir. FETÖ ile mücadele de; mevcut ta olduğu gibi ağır aksak ilerlersek, bu hain örgüt ilk fırsatta kırıklarını iyileştirir ve başımıza bela olmaya devam eder.

Yukarıda da belirtiğim gibi bunları korkmanız için yazmıyorum. Her an uyanık olmamız gerektiği için yazıyorum. Devlet görevlilerimizi uyarmak için yazıyorum.

FETÖ ile PKK’nın tek elden yönetildiğini bilmeyen kalmamıştır sanırım. Eğer tek elden yönetildiklerinden şüphe duyanlar varsa; 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası PKK’ya sığınan emniyet müdürleri aklınıza gelsin. Sınırlarımızdan yurt dışına kaçmaya çalışırken yakalanan PKK’lılar ile eski askerlerin birlikte yakalanması aklınıza gelsin.

15 TEMMUZ’U UNUTMAYALIM

15 Temmuz gecesi üzerlerine atılan bomba ile yanıp kavrulan özel harekat polislerimiz aklınıza gelsin. Tankların altında hunharca ezilen vatandaşlarımız, helikopterden kahpece çocuklarımıza sıkılan kurşunlar aklınıza gelsin. Ve devlet görevlilerimiz; Yukarıda yazdıklarımın dışında; Meslektaşınız, devreniz, kardeşiniz, müdürünüz, komutanınız, zannettiğiniz kişilerin o gece namluyu size çevirdiği aklınıza gelsin. Gelsin ki; üzerinizdeki rehavet kalksın ve FETÖ mücadelesine hız verin. Yoksa; öbür dünyada şehitlerimizin yüzüne bakamaz, T.C. Devletinin kan davalısı FETÖ’yü çocuklarınıza miras bırakırsınız.

Emekli Komiser

Şefik ÇÖMEZ

1993 yılında Antalya merkezde faaliyet gösteren dört yıldızlı bir otelde garson olarak çalışırken, günümüzde de halen faal olan beş yıldızlı bir otelde PKK’lılar tarafından bomba patlatılmıştı.  (Çok şükür can kaybımız olmamıştı) O nedenle, Avrupa’dan gelecek olacak tüm turist kafileleri yaptıkları rezervasyonları iptal ettiler.

Bu iptaller nedeniyle oteller hiç istemedikleri İsrailleri turistleri müşteri olarak kabul etmek zorunda kaldılar. Benim çalıştığım otele de elli kişilik İsrailli turist kafilesi geldi. O yıllarda otellerde henüz “her şey dahil” konsepti değil, sabah ve akşam yemeği dahil olan sistem uygulanıyordu. O İsrailli turistler de bu paket kapsamında çalıştığım otelde konakladılar.

Bu sistemde herkesin bildiği gibi sabah kahvaltısında ve akşam yemeklerinde açık büfe olur. Yani herkes yiyeceği kadar yemeğini alır. Ama bu İsrailliler yiyeceği kadar kahvaltılık malzemeyi aldıktan sonra paket halinde olan bal, tereyağı, reçel vb. yiyecekleri gözümüzün içine baka baka çantalarına doldururlardı.

Biz itiraz edip “sadece yiyeceğiniz kadar tabağınıza alabilirsiniz, sizin yaptığınız hırsızlıktır” dediğimiz zaman da “hayır bunlar bizim hakkımız istediğimiz kadar çantamıza koyarız’’ şeklinde cevap verirlerdi. Akşam büfesinde ise her yemekten tabak tabak doldurup masalarına görürüler, bazılarından bir kaşık bile yemeden öylece bırakırlardı.

Doğal olarak da biz o yemekleri çöpe dökerdik. Hatta bazıları bizden önce davranıp, aldıkları tabak tabak yemekleri yine gözümüzün içine baka baka kendileri çöpe dökerlerdi.

Bu Yahudiler’in otelden çıkışından sonra kalmış oldukları odalara girip baktığımızda, valizlerine sığdırabildikleri TV kumandası, klima kumandası, nevresim, hatta tuvaletin sifon zincirlerini bile söküp götürdüklerini gördük. İşte bu yüzden hiçbir otel, İsrailli turistleri müşteri olarak kabul etmek istemiyordu.

Ben onların neden böyle davrandıklarını merak edip araştırdığımda, Yahudi inancına göre; “Yahudi olmayanın malını çalmanın, zarar vermenin günah olmadığını hatta sevap! olduğunu’’ öğrendim. Evet, yanlış okumadınız. Onların inancında Yahudi olmayanların malını çalmak, zarar vermek sevapmış!

İşte bu yüzden Yahudiler yıllardır Filistinli kardeşlerimizin evlerini, arsalarını zorla gasp ediyorlar. Gasp edemediklerini de yakıp yıkıyorlar.

RABBİM FIRSAT VERMESİN

Yukarıda anlatmış olduğum Yahudi inancının tıpkısının aynısını FETÖ’cülerde de gördük. Soru çalıp komiser olanlara ben açık açık “Kul hakkına girdiniz. Soru çalıp makam sahibi oldunuz. Başkalarının hakkını gasp ettiniz. Kazandığınız para helal değildir” dediğimde, aynen Yahudiler gibi “komiser olmak bizim gibi alnı secdeye gidenlerin hakkıdır’’ demişlerdi. Diğer ehil insanların geleceğini gasp etmeyi de kendilerine hak görmüşlerdi. Hatta sevap işlediklerini söyleyenler bile olmuştu… Ne var ki bu hainler sadece insanların geleceğini çalmakla kalmadılar, 15 Temmuz gecesi acımasızca 251 kardeşimizi de şehit ettiler…

“Rabbim bir daha fırsat vermesin İnşallah…”

Emekli Komiser Şefik ÇÖMEZ

Evet FİMET’ i  hayata geçirmeye çalıştığımız şu günlerde, neden böyle bir teşkilatlanmaya ihtiyaç duyduğumuzu anlatabilmek amacı ile bir yazı dizine başlıyorum, bu yazı dizisinde hem beni ve beraber yola çıktığımız arkadaşlarımı tanıyacaksınız,hem de , FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleri ile aralarındaki bağı ve ilişkileri dayanışmayı, tabiri caizse;  ihanetin yıllarca nasıl bir kaneviçe üzerine nakış gibi özenle işlenerek, devlete ve millete hissettirilmeden, milletin dini ve milli duygularının sömürülerek hainlik yapıldığını göreceksiniz, iddia ediyorum ki; ihanetin boyutunu hiç bu kadar açık ve net yazanı görmediniz ve göremeyeceksiniz!!!

AYAKKABI BOYACISI MUTLU İBRAHİM!!!

Tam tarih olmamak İle birlikte Nüfusa göre 1975 MALATYA doğumluyum, 06-18 yaşına kadar MALATYA ilinde, simit ve tatlı satıcılığı, ayakkabı boyacılığı, garsonluk, hamallık ve GAP tekstil fabrikasında dokumacılık yaptım, eğitim giderlerimi çoğunlukla aileme yük olmadan kendim karşıladım, ailemde eğitim düzeyi annem hariç okur yazar ve ya ilköğretim seviyesindedir,18 yaşında Samsun polis okuluna gidip 19 yaşında Burdur il emniyet müdürlüğü istihbarat şube müdürlüğünde göreve başladım.

1994 yılında emniyet İstihbarata geçişim hatır gönül ile olmuştu, ancak Zaza kökenli olmam ve Kürtçeyi anlamam, halk İle ikili ilişkilerim münasebetiyle, çalıştığım birinde kısa zamanda başarılı olup kendimi ispat etmiş ve göze girmiştim, 1994-2012  yılları arasında Emniyet İstihbarat da çalıştığım yıllarda genellikle şark bölgelerinde çalıştım, çalıştığımız bu süre içerisinde bir çok Arkadaşıım şehit olurken yüzlerce PKK’lı leşin alınmasındaki operasyonların yapılmasına birinci derecede katkı sundum, PKK’ nın silahlı yapılanması İle yaklaşık 18 yıl mücadele etmiş biri olarak mübalasız binlerce askerin ve polisin hayatının kurtulmasına PKK terör örgütün yapacağı eylemlerin engellenmesi ile vesile oldum, bunları yazmayı ve TÜRK MİLLETİ’ni bilgilendirmek ve devletime terörle mücadelede katkı bulunmayı bir borç bilerek bunu yazıyorum.

PKK VE FETÖ

PKK ve FETÖ İlişki düzeyi ve birliktelikleri ile alakalı bir çok örnekler ile yaşadığım olayları buradan yazacağım ve FETÖ PKK İkili ilişkisi ve ihanetin boyutu böylelikle okurlar ve takipçilerimin kafasında daha iyi netleşecektir.PKK terör örgütü elebaşısı Üniversite yıllarında DEV-GENÇ İçerisinde faaliyet yürütmüş bu esnada istihbarat örgütleri yani İstihbarat servisleri ile ilişkisi olmuş, bu servisler yönlendirmeleri İle yapmış olduğu örgütlenmeler sonucunda ne tesadüfdürki 27 Kasım 1978 de Ermeni terör örgütü ASALA’nın yıkıldığı gün 27 Kasım 1978 de PKK Diyarbakır ili Lice ilçesi FİS köyde yapılan toplantı İle PKK Kurulmuştur, Buradan Suriye BEKA vadisinde kamp, örgütlenme ve eğitim silahlı mücadeleye dış istihbarat birimleri desteği ile başlayıp 15 Ağustos 1984 de ERUH ve ŞEMDİNLİ baskınları İle adını duyurmuştur, ancak Doğu ve güneydoğu bölgesindeki yaşayan insanlarımızın dindar yapısı, şeyh ve mollalara olan bağlılığı itibari ile bölge halkı ilk önce bu terör örgütünü Ermeni olarak yorumlayıp destek vermemiştir.

FETÖ-PKK ORTAK STRATEJİ!

Bölgede ses getiremeyen ve tutunamayan PKK Bölge halkını erkileyebilmek ve desteğini alabilmek amacıla gittiği her yerde tehdit ve şiddet ile şeyh, molla ve din görevlilerini safına almaya fetva verdirmeye çalışmış,köylerde, ilçelerde ve şehirlerde Kürt halkının özgürlüğü için mücadele ettikleri, Şeyh SAİT’in devamı ve askerleri oldukları, Kürt milliyetçiliği şeklinde propogandalar yaparak halkın desteğini almaya çalışırken bir yandanda kendi bünyesinde yeni bir oluşum oluşturdu, bu oluşumun adı KÜRDİSTAN İSLAMİ HAREKET

Ne tuhaf değil mi, MARKSİST-LENİNİST, MAOCULUK bir ideoloji üzerine kurulan içinde materyalizimin hakim olduğu bir örgüt dini bir araç olarak kullanıyor, ama asıl tuhaf olan bu dönemde bu faaliyetlere karşı yeterli önlem alınmasını engelleyen FETÖNÜN kolluk içerisinde yapılanması, örgüt bölgede dini propagandasını rahatlık İle yapıyor ve büyümeye başlıyor, aynı şekilde FETÖ ‘de bölgede dini bir sömürü ile yurtlar dershaneler açıyor ve Kürt milliyetçiliğini fetö ve PKK yapmaya devam ediyor, gün geliyor yan yana gün geliyor, örgütler arası adam kapma yarışı ve bölgede rant büyüdükçe büyüyor, aynısı  bu gün sözler köşkünde FATİH YAĞCI’ nın yaptığı gibi, sözler köşküne katılan ve PKK’nın Muğla yapılanmasını yapan, Muğla’da 40 genci nasıl dağa gönderdiğini ballandıra ballandıra anlattığı gibi bir dayanışma, ne fark ederki, dün PKK’ya hizmet etmiş bu gün Sözler KÖŞKÜ veya FETÖ’ye hizmette devam etmiştir.

Yazı dizimiz devam edecektir. Sizleri sıkmamak adı bu günkü yazıma son veriyor saygılar sunuyorum.

İbrahim YILDIZ

Emekli Polis Memuru

Yıl 2008 Eylül ayı.

13.5 yıl polis memurluğumun, 8 yıl ders çalışmamın, sınava 4. girişimin ardından ve sınavda çıkan 2 soruya itiraz etmem ve de itirazımın kabulü ile  Komiser Yardımcılığı Kursu sınavını baraj puanı olan 88 puan ile kazanabildim.

Sınavda B kitapçığını kullandım. Sınavdan bir gün sonra pol nette yayınlanan soruları ve cevapları kontrol ettiğimde 12. sorunun cevap şıkkının (B) olması gerekirken (D) olarak yayınlandığını, 45. sorunun ise hatalı olduğunu tespit etmem üzerine, Emniyet Genel Müdürlüğüne detaylı bir dilekçe yazarak H-hatalı sorunun iptalini, cevap şıkkı yanlış yayınlanan sorunun ise, cevap şıkkının düzeltilerek değerlendirmeye alınmasını talep ettim. Talebim de kabul edildi.

Ekim ayının başında İstanbul Adile Sadullah Mermerci Polis Eğitim Merkezi’nde yurdun dört bir yanından gelen 1.012 kişi kursa başladık.

Teneffüslerde ve derslerde sınavı kazananlar ile konuşup tanışmaya başladığımda sınava girenlerin büyük çoğunluğunun ilk girişinde 90, 93, 95 hatta 97 gibi çok yüksek puanlarla la kazandıklarını işittim. Benim gibi baraj puanı ile üstelik sınava dördüncü girişinde kazanan hiç kimse yoktu. Bu manzara karşısında kendimi; aptal, gerizekalı gibi hissettim. Emniyet teşkilatında ne cevherler varmış diye düşündüm.

Ama ilerleyen ders günlerinde benden yüksek puan alanların mevzuat ( Anayasa, Türk Ceza, Ceza Muhakemesi, Polis Vazife ve Selahiyat, Emniyet Teşkilatı vb. kanunlar) konusunda bomboş olduklarını gördüm. Oysa bu kanunların hepsi neredeyse satır satır ezberimde idi. Halen de ezberimdedir.

Kafamda oluşan bu çelişkiyi gidermek için 60 kişilik sınıfın ortasına çıktım, Arkadaşlar bizim sınavda çıkan B kitapçık 12. sorunun cevap şıkkı pol nette yanlış yayınlanmıştı bu olaya ben itiraz ettim, sizde itiraz ettiniz mi?’ diye sorduğumda hiç kimsenin itiraz etmediği gibi, en az 50 kişinin pol nette yanlış yayınlandığı gibi (D) şıkkını işaretlediklerini işittim.

Ben şaşkınlık içerisinde ‘45. soru da hatalıydı buna itiraz eden oldu mu?’ diye sorduğumda da yine aynı şekilde hiçbir kimsenin itiraz etmediği gibi yine 60 kişilik sınıftan en az 50 kişinin aynı şıkkı işaretlediğini öğrendim.

Dikkatinizi çekerim 12. soru doğru ama cevap şıkkı hatalı. Fetö’nün altın evlatları aynen pol nette yanlış yayınlandığı gibi yanlış şıkkı işaretlemiş.

45. sorunun kendisi hatalı ama yüksek puanlar alarak sınavı kazanan zeka küpleri, bu seferde pol nette yayınlanan şıkkı işaretlemiş. Yanlış soruya topluca doğru cevap vermişler.

Hani fetöcüler soru çaldı deniliyor ya, ne soru çalması arkadaş ne soru çalması? Yukarıda da anlattığım gibi zevatlar cevapları ezberleyip gelmişler.

Her iki durumda hukukta toplu kopyanın kesin delilidir. Hukukta olmasa bile 7 yaşındaki bir çocuk bile durumu anlar. Haliyle ben de anladım ve konuyu biraz deşeleyip uzattım.

Karşımdaki güruh 7 yaşından büyük olduğu için çoğu benim onlardan olmadığımı anladı. Daha fazla açık vermemek için sustu.

Ama 7 yaş zekasına bile sahip olmayıp da Fetö’nün umut bağladığı 3-5 altın çocuğu, ‘Sınavda böyle sorular mı vardı?’, ‘Ben direkt şıklara yöneldim’, ‘Sen hangi evden geldin?’, ‘Namaz kılıyor musun?’ şeklinde sorular sormaya başlayınca, 7 yaş üstü zekaya sahip çoğunluktan birisi; ‘Susun lan! bu konuda Şefik’ le bir daha konuşmayın’ demesiyle sustular. Ve konu bir daha açılmadan 2009 yılı Temmuz ayında kurs bitti. %90’ı Fetö’cü olan bu kurstan ben de  mezun oldum. Ve polis amiri olarak Kütahya ilimize atandım.

Yaşadığım, gördüğüm bu olayları darbe girişiminden 1 yıl kadar önce 2015 yılında ismim, sicilim, ıslak imzamla bir şikayet dilekçesi hazırladım ve o dönemdeki il emniyet müdürümüzün bilgisi dahilinde Burdur İl Emniyet Müdürlüğü kanalı ile resmi yoldan Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı’na gönderdim. Dilekçemin sonuna arşivde bulunan cevap kağıtlarının incelenmesi halinde meslekten geçen komiserlerin en az %90’ının Fetö’cü olduğunun anlaşılacağını ekledim.

EGM benim dilekçemi İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu’na göndermiş. Dilekçemi koskoca İçişleri Bakanlığı Müfettişleri incelediğinde herhangi bir suç unsuru bulamamış olacaklar ki bana 15 Temmuz 2016 günü dilekçemin işlemden kaldırıldığına dair tebligat gönderdiler. O gece de hain darbe girişimi oldu.

Yukarıda bahsettiğim itiraz dilekçesi, şikayet dilekçesi, hatta itiraz etmek için bankaya yatırdığım paranın dekontu, Mülkiye Müfettişi ile yaptığım yazışma, dosyanın işlemden kaldırıldığına dair yapılan tebligat ile (Halen cevap verilmeyen) İçişleri Bakanlığı’na hitaben yazdığım mülkiye müfettişinin raporundan bir nüsha talep yazılarımın birer örneği bende mevcuttur.

Meslek hayatımda bende yüzlerce adli soruşturma yaptım. Müfettişliğin bir altı olan onlarca da idari muhakkiktik yaptım. Toprağın altına girdiğimde kimse yakama yapışmasın diye, adaletin yerini bulması için kılı kırk yardım.

En iyimser hali düşünürsek koskoca mülkiye müfettişleri görevlerini ihmal edip benim nokta atışı sunduğum delillere rağmen işlem yapmadılar. İşlerini yapmadıkları için de Fetöcüleri korumuş oldular. Görevi ihmal etmek kanunlarımızda suçtur.

Biraz daha kötüsünü düşünürsek müfettişler olayı fark etti ama halen devlet kadrolarındaki etkinliklerini bildikleri için korkup olayın üstüne gitmediler. Bu daha büyük suçtur.

En kötüsü ise bu müfettişler de fetöcü. O yüzden dosyayı örtbas ettiler. Daha 1 ay kadar önce 50 civarı vali yardımcısı, kaymakam, mülkiye müfettişi Fetö şüphesi ile açığa alınmadı mı?

Efendim, diyebilirsiniz ki; Bu anlattığın olaylar döneminde Recep Tayyip Erdoğan Başbakandı, Cumhurbaşkanı idi. Bunlara niye müsaade etti?

Arkadaşlar!

Erdoğan, bunlara müsaade falan etmiyor. Siz 4 kişilik bir aile olarak sadece gün içerisinde oğlunuzun, kızınızın ne yaptığını bilmezken Tayyip Erdoğan 83 milyon insanın, milyonlarca memurun ne yaptığını nasıl bilsin? Evliya mı bu adam?

Emekli Komiser Şefik ÇÖMEZ

Yıl 1994 Polis Okulunda öğrenciyim. 2. sınıf emniyet müdürü bir ders hocamız vardı. Ama hangi derse girerdi hatırlamıyorum. Çünkü bize hiç ders anlatmadı.

Okul boyunca sürekli olarak bize şu mesajları verirdi: “Çocuklar, bu teşkilatta bir yere gelmek istiyorsanız, sırtınızı sağlama alın, sağlam yere dayayın. Bana okul bitince; astsubay mı olmak istersin yoksa komiser mi? dediler. Bende komiser olmak istediğimi söyledim ve beni komiser yaptılar. Şimdi de gördüğünüz gibi (eliyle omzundaki sarı yıldızları göstererek) rütbeyse rütbe, makamsa makam. Hepsini aldım. Hatta beni 1. sınıf (il emniyet) müdürü yapacaklardı ben istemedim. Çünkü burada daha fazla hizmet (!) ediyorum”

Ha birde O tarihte yürürlükte olan 3201 sayılı ETK’ya göre rütbe atlayarak terfi etmek vardı. Kendisi rütbe atlayarak terfi ettiğini de söylemişti. Okulun sonlarına doğru bir gün mescitten çıkarken bu müdürün mescitten çıkan öğrencilerin isimlerini not ettiğini gördüm. Bana ismimi sorduğunda da sahte bir isim söyleyip geçip gittim.

Daha sonra atanacağımız illerin kurasını çektik. Ama o müdürün ismini aldığı öğrencilerinde içinde bulunduğu yaklaşık 80 kişi kura çekmedi… Biz o tarihte emniyet amiri olan (daha sonra Ankara İl Emniyet Müdürlüğü de yapan) sınıflar amirine; yaklaşık 80 kişinin neden kura çekmediklerini sorduğumuzda, bize alaycı bir gülümsemeyle  “ONLAR SIRTINI SAĞLAMA ALANLAR” dedi.

Bizler gerek kurada çektiğimiz gerekse becayiş yaparak (karşılıklı yer değiştirme) atandığımız illere gittik ve karakollarda nöbet görevimize başladık. Daha sonradan duyduk ki, kuraya girmeyen öğrenciler NOKTA TAYİNİ OLARAK daire başkanlıkları ve illere İSTİHBARATÇI, TEM’Cİ, KOM’CU olarak atanmışlar. (İstisnalar vardır tabii ki. Onlar haklarını helal etsinler)

Aradan 25 yıl geçti…. Ve çıkan her KHK’larda o sırtını sağlama alanların birer birer ihraç olduklarını görüyoruz. Buraya kadar anlattıklarıma polis okulu devrelerim şahittir.

SONUÇ: FETÖ hiçbir zaman sıfırdan bir kimseyi alıp dinen yetiştirip eğitmemiştir. Aksine, içinde Allah sevgisi olup alnı secdeye varan kişilere kancayı takmış ve maalesef verdiği fetvalarda Onları yoldan çıkarmıştır.

Diğer sonuç; O tarihte Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan ise Tansu Çiller idi. Hani dünkü çocuklar FETÖ’yü devletin içine Recep Tayyip Erdoğan soktu diyor ya; O tarihlerde Tayyip’i bilen bile yoktu…Ha birde 3 tane sarı yıldızın hepside 1994 yılında birden bire olmadı. Yaklaşık 20 yıl kadar daha geriye gitmek lazım…

Emekli Komiser Şefik ÇÖMEZ

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Başkanı Mehmet FIRINCI’nın çok sağlıklı iken beklenmedik şekilde ani ölümü üzerine kamuoyunun merak ettiği sorular ortaya çıktı!

Soru 1: 92 Yaşındaki bir insan covid19 salgını olduğu bir zamanda neden oradan oraya götürülür veya gitmesine izin verilir.

Soru 2: Mehmet Fırıncının vefatından bir gün önce çok sağlıklı olduğu ve arkadaşları ile bir arada olduğu İİKV yayınında A. E tarafından belirtiliyor. Bu kadar sağlıklı bir insanın bir anda hızlı bir şekilde ölmesi şüphe çekmektedir.

Soru 3: Mehmet Fırıncı covid19 değilse, kalbinde ana büyük damarın tıkalı olma sebebi nedir? Covid19 hastalarında kan pıhtılaşması olmuyor mu? Merhum Ömer DÖNGELOĞLU hocamızında covid19 nedeni ile kalbinde damar tıkanıklığı olmuş vefat etmişti. Bu Vefat sebepleri birbirine benzemiyor mu?

Soru 4: Covid19 ilk testlerde negatif çıkabiliyor. Daha sonra belirtileri gözükebiliyor. Mehmet Fırıncı covid19 sebebi ile mi vefat etti ve bu gizleniyor mu?

Soru 5: Covid19 sebebi ile vefat ettiyse bunu neden saklıyor ilan etmiyorlar?

Soru 6: Mehmet Fırıncı covid19 dan vefat etmediyse neden bu cenazeye Başkan Recep Tayyip Erdoğan katılmadı ve neden bakanlar vekiller tam kadro iştirak etmedi.

Soru 7:Mehmet Fırıncı hakkında ilk defa çeşitli sorular kamuoyunda cevap ararken bu sorulara cevaplar beklenirken sağlıklı bir insanın bir anda vefatı şüphe çekmiyor mu?

Soru 8: Mehmet Fırıncının vefatından son 2 hafta öncesinde ve içerisinde Mehmet Fırıncı kimler ile bir araya geldi? Kimler ile toplantı yaptı? Kimler ile konuşuldu? Bu görüşmeler de covid19lu hasta varmıydı? Bu toplantılar içinde Dernekler ve başkanları varmıydı?

Soru 9: Mehmet Fırıncının vefatından önce Eyüp Sultan ile alakalı konuşma yapmış olması sonra yayınlanmak için bir projemiydi planmıydı yoksa kerametmiydi?

Soru 10: Mehmet Fırıncıya yönelik cevap bekleyen sorular varken ve kendisi Sağlıklıyken ani vefatı şüphe çekmiştir. Yaşayıp kendisine yöneltilen sorulara cevap vermiş olsaydı kimlerin işleri bozulur, kimlerin tezgahı devrilirdi?

Soru 11: Mehmet Fırıncının mal varlığı ve serveti nedir? Bu taşınabilir ve taşınamaz mülkte miras dağıtımı nasıl olacaktır. Bediüzzaman rh’ın vefatı sonrası üzerindeki mülk ilan edilmiş bir sepete sığmıştı. Bediüzzamanın talebesi diye tanıtılan bir şahsın mal varlığı gizli mi tutulacaktır?

Soru 12 : Gazeteci Süleyman Yasin Akdeniz cemaat içi bu soruların peşine düştükten kısa bir süre sonra neden Mehmet Fırıncıya yakın isim ve isimler tarafından susturulmak için can tehdidine uğratıldı. Ve neden savcılık kararı ile can güvenliği için koruma kararı altına alındı.

Soru 13: Mehmet Fırıncının vefatı sonrası Cumhuriyet gazetesi yazarı tarafından fırıncı hakkında basına verilen bilgi ve iddialara yönelik neden Fırıncıya yakın yazarlar gazeteciler ve yakınları sessiz kaldılar. Cumhuriyet gazetesi Yazarının yayınladığı bilgilere karşı neden reddiye verilmedi. İftiradır diye neden suç duyurusunda bulunulmadı?

Soru 14: Fetö terör örgütü frarisi Cemil Tokpınar neden Mehmet Fırıncı için Almanyadan taziye yayınladı?

Soru 15: Fetullah Gülene Moral ve Nesil tabelası altında Mehdi ilanı yapan İhsan Atasoy bu görüşünden dönmediği, kamuoyuna yönelik Fetö aleyhine konuşup Türk Milletinden özür dilemediği halde nasıl İİKV de Mehmet Fırıncı taziye programına katıldı ve kürsü verildi. Ve neden programa katılanlardan tepki görmedi?

Soru 16: Mehmet Fırıncının sevenleri bu sorulara hangi cevapları verecekler kamuoyuna hangi açıklamaları yapacaklar?

Süreci Yakın Takipteyiz..

Meraktayız.

MEHMET FIRINCININ ANİ VEFATI ÜZERİNE

“KOMPLO TEORİSİ” ve “İHTİMALLER” ve “BEYİN FIRTINASI” Mehmet Fırıncı tarihte ilk defa kamuoyuna açık şekilde eleştiriliyor üst üste soru yağmuruna tutuluyordu.

Cevap vermesi gereken bir çok konular gündem olmuştu.

En yakınları bile merak içinde bu sual ve eleştirilerin tüm detayları ile cevap bulmasını bekliyordu.

Mehmet Fırıncı ise bütün bu iddiaları ve ittihamlara cevap verecek kadar dinçti, güçlüydü, kuvvetliydi, akıl sağlığı ise 18 yaşındaki bir gençten daha zindeydi hafızası ezberi çok güçlüydü, bedeni olarak hareket kabiliyeti enerjisi ise 20 lik gençlere taş çıkartan cinstendi.

Derin güçler ise kendileri için tehlikenin boyutunun farkındaydı. Nur Camiası içinde kurguladıkları ve yürüttükleri projeler planlar tek tek deşifre ihtimali ortaya çıkmıştı. Ya Fırıncı konuşur sorulara cevap verir ve bizim oyunumuz bozulursa korkusunu taşıdılar.

Bunun için Fırıncı’nın yaşamaması gerekiyordu. Ölüsü dirisinden artık daha çok işe yarayacağını düşündüler.

Ve düğmeye basıldı. Fırıncı kendisi hakkındaki sorulara cevap vermeye fırsat bulamadan ve kamuoyunda daha fazla merak uyanmadan ölmeliydi. Ve bunun için harekete geçtiler.

Önce 92 Yaşındaki bir İhtiyarı tüm ülkede yaygın olan corona virusu salgını olmasına rağmen hiç birşey yokmuş gibi ordan oraya götürdüler.

Götürdükleri ortamlardan Corona hastası olmasını sağladılar. Çünkü coronadan ölmesi kimseyi mesul tutmaz katili ortaya çıkarmazdı.

Ve beklenen oldu. Fırıncı corono şüphesi ile hastaneye alel acele götürüldü. Fakat covid19 testinin negatif çıktığı ilan edildi.

Vefatından önce bir video kaydı çekildi. Bu kayıtta covid19 hastalarında olan bir çok alamet Fırıncıda vardı. Corona19 hastaları gibi güçlükle nefes alıyor güçlükle konuşabiliyordu videoyu bundan dolayı uzun tutmadılar. Bunu gizlemek için sadece bir kaç saniyelik görüntü aldılar.

Fırıncı için Covid19 hastası değil gayet sağlıklı ve hastaneden yakında taburcu olacak algısı oluşturdular. Ve hızlı bir şekilde sağlıklı bir ihtiyarı başka hastalıkları var diye kamufle ettiler.

Ve Fırıncı planlandığı gibi vefat etti.

Evet Mehmet Fırıncının ani ölümü bu ve bunun benzeri pek çok düşünceyi komplo teorisini sevenlerinin hatrına getirmeye başladı. Ve aydınlanmayı bekliyor. Gerçekte bu komplo teorisinde anlatıldığı gibi birşeyler oldumu olmadımı merak konusu olmaya devam ediyor!

Fırıncının şeffaf bir şekilde ölüm nedenini belgelemek için otopsi yaptırılmış olsaydı, otopsi raporunda ölüm nedeni acaba ne yazacaktı?

Gazeteci

Süleyman Yasin AKDENİZ

Çare Derneği Hakkında Neden Suç Durusunda Bulunduk

1-Çare Derneğinin fetö Bank Asya hesaplarını sorunca,

2-Pensilvanya da beddua seansında bulunan Çare Derneğinden Abdurrahman Iraz’ın fetullah gülenin yanında ne işi vardı diye sorunca,

3-Çare Derneği yöneticileri Rıza Derindağ ile Mehmet Sudlü bu sorulara cevap vermek yerine Şehid Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyimizin en mahrem bilgilerini özel hesabını dekontlarını soranlara paylaşmaya başlamışlar

4-Hüsnü Abimizin kurban bağışı yapması, sizin muteber bir eleman olduğuna alamet değildir.

5-Peygamber aleyhissalatu vesselam da Medine’de münafıkların lideri Abdullah İbn-i Ubey İbn-i Selul’ü evine misafir kabul etmiş, hatta süt ve hurma ikramında bulunmuştur.

6-Bu ikram o münafığı, mümin mertebesine çıkartıp muteber olduğuna alamet olabilir mi?

7-Meşhur yahudi her zaman gerçek yüzünü gizlemiştir.

8-Hatta Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin safında başta Uhud Gazvesi ve Beni Mustalik Harbi olmak üzere birçok savaşa katılmıştır.

9-Ancak o mel’un fırsat bekliyordu. İlk fırsatta Hz. Aişe annemize zina iftirası atmıştır.

10-Sadece birilerinin Bediüzzaman talebelerinin etrafında dolaşmaları veya görüşmeleri hiç kimseyi münafıklıktan müminliğe çıkarmaz.

11-İman edip Kur’an, Sünnet ve Risale-i Nur’a muvafık amel icra edilirse o zaman muteberlik kazanılır

12-Dinimize, ülkemize ve kıymetli Cumhurbaşkanımıza kasdeden FETÖ terör örgütü sözde liderinin Fetullah Gülen’in beddua seansına iştirak edip amin diyen adamlar, değil Hüsnü Abimizin bağış dekontu, Hz. Muhammed aleyhissalatu vesselamın elinden süt ve zemzem suyu içseler bile, münafık İbn-i Selul gibi onlara hiçbir fayda sağlayamayacaktır.

14- Daha yazacaktım fakat iman sahipleri mevzuyu anlayacak basiret ve ferasete sahiptir bu kadar ile iktifa ediyorum

Gazeteci Yazar

Süleyman Yasin Akdeniz

Fatih Yağcı’ dan Kızlara Yat Organizasyonu

Fatih Yağcı Nerden Geliyor Bu Değirmenin Suyu??? Milletten hizmet diye para toplayıp gezimi organize ediyorsun???


Mimsiz medeniyet, taife-i nisayı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metaı yapmış. Şer’-i İslâm onları
Rahmeten davet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada, rahatları evlerde, hayat-ı ailede. Temizlik zînetleri.
Haşmetleri, hüsn-ü hulk; lütf-u cemali, ismet; hüsn-ü kemali, şefkat; eğlencesi, evlâdı. Bunca esbab-ı ifsad, demir-sebat kararı
Lâzımdır tâ dayansın. Bir meclis-i ihvanda güzel karı girdikçe riya ile rekabet, hased ile hodgâmlık debretir damarları!
Yatmış olan hevesat, birdenbire uyanır. Taife-i nisada serbestî inkişafı, sebeb olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birdenbire inkişafı.

Sözler ( 727 )

Bakalım Üstadımız Çarşaf Hakkında Ne Demiş

Hem kadınlarda, ecnebi erkeklere karşı fıtraten korkaklık, tahavvüf var. Tahavvüf ise, fıtraten tesettürü iktiza ediyor. Çünki sekiz dokuz dakika bir zevki cidden acılaştıracak sekiz dokuz ay ağır bir veled yükünü zahmet ile çekmekle beraber, hamisiz bir veledin terbiyesiyle sekiz dokuz sene, o sekiz dokuz dakika gayr-ı meşru zevkin belasını çekmek ihtimali var. Ve kesretle vaki olduğundan, cidden şiddetle nâmahremlerden fıtratı korkar ve cibilliyeti sakınmak ister. Ve tesettür ile nâmahremin iştihasını açmamak ve tecavüzüne meydan vermemek, zaîf hilkatı emreder ve kuvvetli ihtar eder. Ve bir siperi ve kal’ası çarşafı olduğunu gösteriyor. Mesmuatıma göre: Merkez ve payitaht-ı hükûmette, çarşı içinde, gündüzde, ahalinin gözleri önünde, gayet âdi bir kundura boyacısı, dünyaca rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına bilfiil sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların hayâsız yüzlerine bir şamar vuruyor!..

Lem’alar ( 196 )