2 Mayıs 2024

Genel

1-Ramazan kılıç, fetullah güleni Müslüman ilan eden Ahmet Akgündüze sahip çıkarken şaşırmamıştık.

2-Şimdide hızını alamamış Fetö terör örgütü ile mücadelede isim yapmış olan çeşitli eylemleri olan Akit TV haberden tanıdığımız Türk Polisi Ali Sarıkaya’ya iftira ve kumpas kurduğu ortaya çıktı.

3-Kılıcın, Fetöcü Emniyet Müdürlerinin kumpasından sonra Kendini Nur Cemaatinden tanıtarak Polis Ali Sarıkaya’ya iftira attığı ortaya çıktı.

4-Fetö Kumpası Mağduru Türk Polisi Ali Sarıkaya kendini Nur Cemaatinden tanıtarak şahsına yönelik iftira ve kumpas kampanyası başlatan Ramazan Kılıç ile temasa geçip uyarması sonrası Ramazan Kılıcın attığı bu iftirayı geri çekmek mecburiyetinde bıraktığı ortaya çıktı.

5-Evet Fetö Kumpası ile Mağdur edilen Türk Polisi Ali Sarıkaya hakkında iftira kampanyasını Nur Cemaati maskesi altına gizlenerek yapan Ramazan Kılıcı organize eden bu iftirayı destekleyen yayan sözde Nurcu Maskesi altında fetöcüleri kurtarma operasyonu çeken isim ve isimler hakkında tahkikat devam ediyor.

6-Ateş olmayan yerden Duman çıkmaz diyor süreci an be an takip edip Nur Cemaati içinde yaşatılmak istenen bazı menfî olayları fetullah güleni Müslüman ilan eden Ahmet Akgündüz üzerinden organize eden örgüt mensuplarını takip ediyor adli sürecin başladığını kamuoyuna arz ediyoruz.

Bundan 7 yıl kadar önce internete düşen ses kayıtları ile uyanmıştık. Kayıtlar internete düştükten hemen sonra bir kısım medya, Erdoğan’ın 120 milyar dolar rüşvet ve yolsuzluk parasını evinde sakladığını, oğlu Bilal aracılığı ile de paraları evden başka bir yerlere naklettirdiğini iddia etmişlerdi.

Haberi ilk duyduğumda “120 milyar dolaaarrrr…!!! Merkez bankası rezervi bile bu kadar değil! Bu kadar para bir eve nasıl sığar ki?” Diye düşündüm. İddianın hemen akabinde bir gazeteci de benim gibi düşünmüş ki,  TV’lere çıkıp da;

-Yahu siz ne diyorsunuz? En büyük banknot üzerinden hesaplasak bile 1 milyar dolar 12 ton kağıt yapar… Bu 12 ton kağıdı da zorlasak bile 1 kamyon zor alır, dolayısı ile; 120 milyar en az 120 kamyon ile taşınır. Bu adamlar bu 120 kamyon dolusu parayı ne ara nereye, nasıl taşıdılar?’’ deyiverince;

– Yine malum medya rakamı önce 80 milyar dolara, sonra 40 milyar dolara indirdiler… Ama yine de baktılar ki hakikaten hesap doğruydu ve 1 kamyonu tıka basa ağzına kadar doldursan; 1 milyar doları ancak alabiliyordu.

Bunun üzerine;

– Tamam ya! Tamam! 120 değildi, 80 de değildi, denedik 40 da olmadı. Ve 1 milyarda karar kıldık. ‘’ Erdoğan 1 milyar doları iç etti’’ Evet son kararımız budur dediler. Ses kayıtlarına dayanak olarak da; Savcı Zekeriya Öz’ü ve Öz’ün o tarihlerde emniyet içerisinde kurduğu, polis görünümlü üniformalı teröristlere dayandırdılar. Onlarda kaynağın kendileri olduğunu kabul ederek vatan kurtarmış edasıyla kasım kasım kasılmaya başladılar.

GELELİM İŞİN KİTABİ KISMINA

Ortada rüşvet alan birisi varsa rüşvet veren birisi de vardır. Aradan geçen 7 yılda sözde alınan rüşvetin vereni açıklandı mı? Hani rüşvet pazarlığının ses kayıtları? Hani rüşvet alışverişinin görüntüleri? Hani rüşvete konu olan para?

Hadi bunları geçtik. Gelelim servis edilen ses kayıtları kısmına;

Bir kimsenin telefonunu ne polis ne de savcı hakimden karar almadan ve bu kararı Bilgi Teknolojileri Daire Başkanlığına (Eski adı ile TİB’e) ibraz etmeden ve de daire dinleme için uç vermeden dinleyemez. Mümkünatı yok! (Uç verme olayını evinizdeki musluğa benzetebilirsiniz. Evinizde tüm su tesisat sistemi döşeli olsa bile Belediye su basmayınca musluğunuzdan su akmaz. Telefon dinleme olayı da böyledir. Bilgi Teknolojileri Daire Başkanlığı polise dinlenecek numaranın uçunu açmayınca polis dinleme yapamaz. Daire ucu açmak için de yukarıdaki bahsettiğim yazışmaları ister. Tıpkı yine belediyenin size su vermesi için gidip abonelik işlemi yaptırdığınız gibi)

Eğer ses kayıtları gerçek olsaydı, Savcı eskisi Zekeriya basını toplayıp canlı yayında;

 “Falanca tarih ve sayılı yazılı talebime istinaden, falanca hakimin felanca tarih ve sayılı yazılı kararıyla ve yine bu kararı falanca tarih ve sayılı yazı ile TİB’e iletmem üzerine ve TİB’in felanca tarih felanca kararı ve yazısına istinaden açtığı uç ile bu dinlemeyi yaptım/yaptırdım.” Deseydi ve resmi yazışmaları ibraz edip o gün parti kursaydı ilk seçimde belki  yüzde 30 oy alır ve şuanda da Cumhurbaşkanı olurdu. Peki bunları diyebildi mi? Herhangi bir resmi evrak ibraz etti mi?

Kaldı ki; yolsuzluk/rüşvet suçlarında teknik takip sadece telefon dinlemesi ile olmaz. Telefon dinlemesi ile doğru orantılı fiziki takip ve görüntü alınır. Eğer fiziki takip yapılmamışsa işlemi yapanlar eksik iş yaptığından kanunen SUÇ işlemiş olurlar. Yani, iddia edildiği gibi bir yolsuzluk/rüşvet olsaydı; para alışverişinin görüntüsü alınırdı. Alışverişin görüntüsü alınamıyorsa bile, alışverişin yapıldığı yere girilip çıkılırken görüntü alınır ve çıkışta suçüstü yapılarak rüşveti veren/alan o anda yakalanır, paralara da el konulurdu.

Ha keza bunu yapmadın. İddia edildiği gibi Bilal Erdoğan paraları evine kadar getirdi diyelim. Peki; Bilal Erdoğan paraları evden başka bir yere, nakil ederken ki araçlarının görüntüsü nerede? Nakil edenler kim? Teslim alanlar kim? Teslim edenlerle teslim alanların ses kayıtları, görüntüleri, paralar nerede? Tonlarca ağırlıktaki bu paraları kaç kişi taşıdı?

Yukarıda kanuni yönlerini yazdığım konuları hukukla ilgisi olmayan vatandaşlarımız bilmez bu normaldir. Ama 7 yıldır bu kumpas üzerinden zaman zaman siyaset yapanlarda mı bilmiyor? Bu partilerin danışman hukukçuları da mı yok?

-Var var… Bırakın danışmanı; emekli savcı, avukat vekilleri bile var. Ve bu olayın kumpas olduğunu herkesten iyi biliyorlar. Ama gel gör ki Erdoğan’ı devirmek için iftira atmayı, çamur siyaseti yapmayı, en kötüsü de teröristlerle işbirliği yaparak ve onların ağzıyla siyaset yapmayı kendilerine mübah görüyorlar…

FETÖ İle mücadelenin tıkanmasını sağlayan ve at izini it izine karıştıran Fetönün siyasi, bürokrasi, kolluk kuvvetleri ve yargı içerisindeki yapılanmasının organize çalışması sonucunda meydana gelmektedir.
FETÖ bir yandan at izini it izine karıştırıp fetö ile mücadele eden ve fetöye karşı olanları mağdur ederken, diğer yandanda intikam peşinde koşmaktadır. Böylelikle hükümete ve sayın cumhurbaşkanımıza olan güvenin sarsılmasını sağlayarak bunun Sandığa olumsuz olarak yansımasını sağlayarak bürokratik darbe hedefinde ilerlemeye çalışmaktadır.
Sayın cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz sonrası Türk milletine seslenerek “BUNLARI İHBAR EDİN, SAVCILIKLARA, POLİSE MÜRACAAT EDİN” şeklinde konuşmasından sonra sayın cumhurbaşkanımızın talimatları İle millet ihbar ve şikayetlerde bulunmuştur. Ancak fetö bunu bir fırsat haline getirerek ifade ve ihbarları şaklamış, özellikle siyasi ve bürokratik gücü kullanarak, kolluk ve yargı içerisindeki yapılanması İle birlikte hareket ederek, ihbarcılara karşı savunmaya geçerek iftira davaları açarak ihbarcıların ceza almasını ve hükümet ve sayın cumhurbaşkanına karşı küstürme gayreti içerisine girmişlerdir.
FETÖNÜN İNTİKAM STRATEJİSİ
İşte işin inceliği burada, bir kamu görevlisi veya bürokrat hakkında FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ mensubu olmaktan ihbar ve şikayet var ise ki; bunun ihbar ve şikayet konusu olmasına gerek yok, medya veya sosyal medyada gündeme geldiği andan itibaren savcılığın RESEN soruşturma açması gerekir, kolluk kuvvetlerinin soruşturma açması gerekir, ancak işte burada devreye giriyor, resen soruşturma açılması engelleniyor, bu yetmezmiş gib fetö tekrar devreye giriyor, ihbar ve şikayet konusu olan fetöcü kişiler hemen yargı kanadıyla organize bir şekilde iftira davası açıyor ve mahkemelerde hak ve hukuk ihlalleri yapılarak ihbar ve şikayetlerçilerin ceza alması sağlanıyor, yargılayan hakimler ihbarcıyı dinlemeksizin şu soruyu kendilerine sormuyorlar ve vicdani ve hukuki davranmıyorlar, ŞİKAYET EDİLEN KİŞİ, İSNAT EDİLEN FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ MENSUBU OLARAK YARGILANIP AKLANDI MI Kİ İFTİRA DAVASI AÇILDI???

DEVLET ADALET İLE YAŞAR!!!

İbrahim YILDIZ
EMEKLİ POLİS MEMURU

Seksenli yılların sonunda bir ara el-Ezher Üniversitesinde talebeyken; emperyalizm, komünizm ve diktatör rejime karşı Müslüman gençler son derece veciz, mucez, muhtasar ve manidar bir slogan kullanırlardı:

“La Şarkiyye ve la Garbiyye; İslamiyye, İslamiyye.” Yani ne Rus komünizmi ne Amerikan emperyalizmi ve ne de kukla rejimler; yalnız İslamiyet, İslamiyet…

Yirminci asrın belası olan deccalizme karşı Bediüzzaman Said-i Nursi de “Resâili’n-Nur dahi ne şarkın malûmatından, ulûmundan ve ne de garbın felsefe ve fünûnundan” ibaresiyle Şark ve Garptan değil; yalnız Kur’an’dan ilham aldığını haykırırdı.

İslamiyet ve iman esaslarını müdafaa ve muhafaza etmeyi gaye edinen böyle bir eseri bertaraf etmek isteyen CAĞALOĞLU İFSAD KOMİTELERİ ise bu günlerde din, iman, vicdan, ahlak ve namus mefhumunu nazara almadan dört koldan saldırılarına devam ediyorlar.

Pennsylvania Tapınağını ikametgâh seçen FETO, 17/25 Aralık Darbesinden önce Risale-i Nur’u sadeleştirerek adeta iman hakikatlerini, Yahudilerin tahrif ettiği Tevrat ve İncil’e tebdil etti. O kadar tahrifat yaptı ki sadece birinci Lem’a’ya 230 ilmi tahrifat ve 40 tane doğrudan küfür olan safsatalarına tahvil etti.

İki sayfalık lem’a’da Rububiyyet, Nübüvvet, Melekler, kader, kitaplar, kabir, haşir, hesap, sırat, cennet, cehennemi cümleten tafsilen inkâr etti.

Peki şu Nurculuk edebiyatı yapan ve her biri afedersiniz bir katır yükü kitap yazıp yayınlayan Molla, Fırıncı, Akgündüz ve silah arkadaşlarının bu cinayet-i azimeye karşı reddiye babından tek bir kitap kaleme alarak neşrettiklerine şahid olan var mı?

Olamazsınız, çünkü Nurculuk unvanını kimseye kaptırmayan bu adam ve madamların tamamı aynı mahfiller tarafından sevk ve idare ediliyorlar. Bakmayın birbirlerine havai fişek babından sosyal medyada atıştıklarına… Gündüz düşman görünerek geceleri de Boğaz manzaralı kafelerde cümle cemaat halinde nargile içerler.

Rol icabı birbirlerine ateş ediyorlar. Ben Yeni Nesilciyim, sen ise FETÖ’cüsün, paralarınız Amerika’dan geliyor, diyorlar. Sanki Yeni Nesil’in paraları beytülmalden geliyor.

İşte komitecilik böyle bir melanet…

Müsaadenizle meseleyi biraz daha izah edelim.

Nur Külliyatının imhası sayılan sadeleştirme katliamına karşı Fırıncı “şey, bunu en büyük nefretle, nefret ediyorum” şeklinde gülünç bir çıkış yaptı.

Akgündüz ise “Risale-i Nur sadeleştirilebilir” fetvasını vererek her zaman olduğu gibi müminlerden değil, Amerikalıdan yana tavır koydu.

Molla da mehdiyetin bir rüknünü tamamlamak için sürekli kitap yazmakla meşguldü. Bizzat kendisi canlı yayında kâfir-i mutlak olan FETO için “Fethullah Efendi bir müslümandır, ona karşı hürmetim var ve hiçbir buğzum yok” buyurdu hatta mahkemeye çıkınca da “o kitapları ben yazmadım” dedi o mübarek zat(!)…

Peki iman hazinesi olan Risale-i Nur, bu komitelere teslim edilirse ne yaparlar acaba?

Aslında ne yaparlar sualine cevaptan ziyade ne yaptıklarını anlatırsak daha faydalı bir amel olacağı kanaatindeyiz.

Cağaloğlu komitelerinin ağır toplarından olan Fırıncı, Risaleye ilave ettiği haşiyelerde Kur’an ayetlerinin Allah’tan tarafından değil de insanlar tarafından uydurulan birer hikâye olduğunu açık açık yazdı. Dünyanın Allah tarafından sevk ve idare edilmediğini başıboş ve sahipsiz bir halde dolaştığı benzeri binlerce dalalet ve küfür tohumu ilave etti.

Mütevatir hadislerle Yedi Kıraat üzerine indirildiği sabit olan Kur’an’ın, tek bir kıraat üzerine indirildiğini iddia ederek birçok mütevatir hadisi inkâr etti.

Molla da o muazzez eserleri itibarsızlaştırmak için Risale-i Nur’da çok hatalar olduğunu iddia ederek Bediüzzaman’a akıl vermeye çalıştı. Bu iddiasını da “kâtiplerin hatası” cinliğiyle kamufle etmeye çalıştı. Yersek tabi…

Sonra güya altı bin sayfalık bir külliyat telif eden ve Bediüzzaman ismiyle müsemma olan Said-i Nursi meramını ifade edememiş de Molla ifade etmek için bilmem kaç ciltlik kitaplar yazdı.

Halbuki Merhum Nursi, Birinci Cihan Harbi, cephe hattında Arabi lisanla İşaratul İcaz gibi mükemmel bir eser telif etti. Molla’nın bütün ilm u irfanını toplasanız, Merhum Sadreddin Yüksel’in kaleme aldığı mukaddemeye bile denk gelemez. Bırakın mukaddemeyi, o adam bütün ilmini bir heybeye koysa; A4 kâğıdına eli ayağı düzgün bir sayfalık Arabi kompozisyon bile yazamaz.

Akgündüz de, işin ortasına bulma sevdasıyla, Kur’an’ın sarih nassıyla küfr-ü mutlak olan dinler arası diyaloğun yılmaz müdafii rolünü üstlendi. Hollanda’da sözde İslam Üniversitesi kurarak Vatikan’a elaman devşirme vazifesini tercih etti. Hem de şeriatın iman ve küfrün ortası yoktur esasına rağmen…

Küfür ve şirkin kalesi olan Vatikan’a eleman devşirdiği bilinen bir adamdan İslamiyet namına nasıl bir fayda hasıl olur ki?

Hulasa…

Bu günlerde Risale-i Nur’un hamisi olarak çarşı pazar dolaşan elemanların hali pürmelali bundan ibaret, maalesef…

İsimleri, cirimleri ve cisimleri farklı da olsa tamamının ana hedefi; Medine Yahudileri gibi İslam şeriatını sulandırıp bertaraf etmektir.

O yüzden biz müminler de LA FETO VE LA MOLLA VE LA FIRINCI VE LA AKGÜNDÜZ diyoruz.

“Yalnız Kur’an, Sünnet, Ashab-ı Kiram, Şeriat uleması ve Risale-i Nur” diyoruz.

Muhammed Ramadan

1- Hasan Akar nurcu maskesi ile Risale-i Nura ve misyonuna yakışmayacak bir şekilde Gazi Mustafa Kemalin Annesi Zübeyde hanıma küfür etti.

2-Küfür ve hakaretleri sonrası Devletten 40 gün kadar kaçarak saklandı.

3- Bu süre zarfında Devletin ilgili birimlerini ve milletimizi medya ile meşgul etti.

4- Hasan Akar’ın hakaretleri sebebi ile konuyu ayırt edemeyen insanlar Bediüzzaman ve Mirasına sövdü.

5- Hasan Akarın, fetullah gülenin sadeleştirme zamanında fetöye sahip çıktığını sadeleştirme fetönün işi olmadığını onlar içinde ayrı bir zümre olduğunu anlattığı kayıtları İnternete düştü.

6- 15 temmuz 2016 fetö darbe girişimi sonrası Hasan Akar yöneltilen hangi Fetöcüler Devlete ihbar edilmez konulu soruya verdiği ilginç cevaplar ise tartışma konusu oldu.

7- Hasan Akarın Risale-i Nur diyerek kendi şahsi banka hesabına İban numarasına para topladığı ortaya çıktı.

8- Nur Cemaati içinden kendini gösteren Hasan Akar yargılanmalı İslami eğitim adı altında bu milletin çocuklarına gençlerine musallat olması engellenmelidir

Sözler köşkünün Risale okuma takip programıdır. Peki gerçekten öyle mi? Adım adım anlatacağım karar okuyana aittir.

Her iman sahibi insan kendini Rabbine tabiri caizse ispat etmek ister. Bende bunun için yani ilim ogrenmek ve başkalarının imanina vesile olmak icin bu programa dahil oldum. İlk zamanlar Risale okuma takibi yapılıyor bununla birlikte farkli farkli videolar izletiyorlar. Kitaplar bittikce onlarin lahika videosu adini verdigi fakat asıl amaci insanlari hipnoz etmek olan videolari izliyoruz. Bu videolarda bol bol hizmet etmenin ne kadar büyük bir meslek olduğu aşılanır. Daha önce de dediğim gibi kendini Rabbine sevdirmek isteyen her insan baska imanlara vesile olmak ister. İlk zamanlar 5. Kitaptan sonra simdi ise 8. kitabi bitiren her aktif okuyucuya görev alması için link atılır. Bu linkte yaşadığın yerden sevdiğin hobilere kadar her ayrıntının bilgisi alınır. Bu linkin sonucunda kimin gorev alacağına uzun bir arama sonucunda karar verirler. İlk zamanlar yanında bir rehberle birlikte tek başına, bir sure sonra da cekirdek ekip dedikleri ekiple devam edilir. Gorev sırasında her zaman kontrol edici rehber vardır.

Görev ile birlikte yogun bir sekilde onlarin Risale dersi dediği fakat Risale ile uzaktan yakindan alakasi olmayan dersler yapılır. Derslerde kopgit ve sözler köşkü dairesinde bulunan insanlarin giybetini yapmanın cift katli giybet olduğunu söylerler. Baska medreseye ait bilgi paylaşılması yasaktır, oradan ayrılan kisiye mesaj atmak yasaktır, kendi arkadasinla bile olsa orada bulunan insanlar hakkinda konuşmak yasaktır hatta ve hatta iki arkadaşın görüntülü sohbet yapmasi daha dogrusu izinsiz sohbet etmesi yasaktır. Yasaklar listesi çok uzundur bunun sorusu yonletildiginde her medresenin kurallari vardir bizim de kurallarimiz bu sekilde cevabını verirler. Bu eğitimler sürecinde sürekli rapor girilir. Derslere katildin mi, not aldin mi bunlarin bilgisini mutlaka verirsin. Rapor girmeyen ust sinifa geçemez.

Zaman ilerledikçe yavas yavas aile ile bağların kopmaya başlar ve sozum ona Risale hizmetinde surekli taslak mesaji atarsin. Onlar sana taslağı atar sen iletirsin. Hizmet dedikleri sey bu. Fakat bunu o kadar büyüterek anlatırlar ki dunyada baska hiçbir seyin bu göreve denk olmayacağını düşündürürler. Bundan dolayi bir cok genc kiz ve genc erkek okulunu bırakır, çalışıyorsa işini bırakır. Birakamiyorsa dahi uykusundan fedakarlık yapar, arkadaşlarından fedakarlık yapar. Ailesinden fedakarlık yapar. Bu fedakarlıklar sonucu yaşanilan sorunlar iletildiği takdirde sahabeler ve peygamberlerden ve Üstad Bediuzzamandan ornek verirler. Onlarin daha cok çile çektiğini söylerler.

Bu surecler devam ederken her zaman hizmetin ibadetten daha fazla olmasi aşılanır. Gunde bir sayfa Kuran okuyabilirsin, bir sayfa Risale okuyabilirsin fakat asla hizmeti aksatamazsin. Okuma yapmaktan ibadet etmekten daha önemlidir hizmet. Kisinin kabiliyetine gore verilen görevlerde vardir eger bos zamani cok olan biriyse daha cok hizmet verilir, eger hitabeti kuvvetliyse blog yazisi yazdırılır ve eger evinde bilgisayari varsa yorum sildirme gibi görevler verilir. Bu görevlerin hepsinin Allah rızası icin yapıldığı aşısı ise mutlaka yapılır.

Her gün mutlaka rapor girdirirler bu raporlara gore kisinin okumadan tamamen kopması ve kendini tamamen hizmet dedikleri köleliğe vermesi asıl amaçlarıdir. İki elin kanda olsa mutlaka mesaj cevaplanmasi verilen taslakları iletilmesi zorunludur. Yapılmazsa görevden alırlar. Görevden atılanin nasibini Allah kesmiştir derler veya sozler köşkünden ayrılan kafir olur dedikleri için de korkudan her dediklerini yapmak zorunda hisseder insan. Bu süreçte ailenin seni uyarması ise yaramaz çünkü onlara ragmen hizmet edilmesi cihattir derler.

Kopgitin uygulama sisteminde mesajlar otomatik olarak silinir ne olduğunu sadece uygulamanın neye hizmet ettiğini bilenler bilir. Herkes herşeyi bilmez.

Şimdi belki bunlari okurken yahu bir eksiklik olduğu insanin hic mi aklina gelmez diye düşünüp kizabilirsiniz. Fakat hayir gelmiyor. Çünkü taslak mesaj dahi olsa orada cevap veren saf niyetli insanlar var. Her ay şu kadar kisinin hayati değişti bu kadar insan tövbe etti şeklinde konusmalar yapıldığı için nasil bir oyun içinde bulunuldugu kimsenin aklına gelmez. Bütün bunlarla birlikte uhuvvet dedikleri boş muhabbet vardır. Üst düzeydeki ablalar sürekli uhuvveti aşılar. Mesela tefani kendini kardesinde eritmektir fakat bu onlarin dilinde yemek yemektir. Uhuvvet Allah namına Allah icin konuşmaktır fakat onlar için her turlu bos muhabbet de uhuvvettir. Ve uhuvvet de bir nevi ibadettir (!) Uhuvveti eksik olan ust sinifa geçemez. Veya her gün girilen raporlardaki puani kırılır.

Eğer ki bazı insanlar onların ne mal olduğunu anlayıp ayrılan insanlar cogunlukta olursa güzel yüzlü bir erkek mürit ders yapar. Kardeslerim sizden birinin bile ayrılması beni çok üzer der ve bol bol tebessüm eder. Buna ragmen ayrılmak isteyen olursa ablalar peşini bırakmaz ayrılınca ehli küfre hizmet edeceğini ve sefkatsiz tokat yiyeceğini söyler. Bu bir kısır döngü şeklinde ilerler. En sonunda ya kişi ailesinden kopar ya da her turlu karalamayi goze alarak oradan ayrılır. Ayrılan kisinin arkasindan mesaj atılması veya soru sorulması yasak olduğu için dinine musibet gelmiş derler eger ki ayrılan kisi uyarmaya çalışırsa da en küçük iftira olarak fitneci derler karşıdaki kisinin uyarısı ölçüsünde yaptıkları karalama büyür.

Benim kopgit dedikleri yapıdan ayrılma seklim Rabbimizin kurtarması şeklinde oldu. Fakat olur da oraya dahil olmak isteyen veya orada aktif bulunan biri varsa kendini bir an evvel kurtarsın. Gerekiyorsa email adresini, telefon numarasını değiştirsin ama bir sekilde kurtarsın. Bu yapının hangi tarafindan tutmaya kalksak ne Islama, ne Kurana ne de Sünneti seniyeye uyan bir tarafı yok. Korkmayın din onlarin dini degil Allahin dini. Ayrılan kafir de olmaz yeter ki kişi Allaha sığınsin. Rabbim bu ümmeti onların şerrinden muhafaza etsin.

Ramazan KILIÇ isimli birinin fetullahçı terör örgütü ile mücadelemizde son günlere ortaya çıkması sonrası bir araştırma yaptık.

Kendisi meğer Fetö Pdy terör örgütü kapsamında Savcılık soruşturmasında müdahil isimlerdenmiş.

Teyit için en yakın terör şubeye gidip bu dosya numarası ile bilgi alabilir İnanmayan nurcularda deneyebilir.

Teyitli bilgi

1-2021 yılı itibariyle artık alışmaya başlayın. Nur Cemaati namına kendilerini kamuoyuna nurcu gibi tanıtıp Fetullah Güleni Müslüman ilan eden sözde nurcular çoğalmaya başlayacaktır

2-Ahmet Akgündüzün fetullah güleni Müslüman ilan etmesi sonrası Ramazan Kılıç gibi Nur Cemaati içinden olduğunu söyleyen kimseler bu durumu basit bir hata olarak değerlendirip Ahmet Akgündüze sahip çıktığını ilan etmiştir.

3-Bu durum sadece Ramazan kılıç ile sınırlı değildir o duruma sadece somut bir örnektir numunedir.

4-Nur Cemaati içinde saha araştırması yapıldığında, Ahmet Akgündüzün fetullah gülene, kimse gevur kafir münafık zındık diyemez açıklamalarını benimsetmeye başlatıldığını müşahede etmek mümkündür.

5-Ahmet Akgündüz aynı zaman da Hamidiye ilim ve Kültür vakfının yerli ve yabancı istihbarat servisleri gibi çalıştığını Nurcuları tehdit ettiğini kamuoyuna ilan etmiştir

6-Ahmet Akgündüz Hakan Fidana Türkiye de yaptığı fetö operasyonları sonrası zalim olduğunu söyleyip Hakan FİDANI Allaha şikayet edeceğini kamuoyuna ilan etmiştir

7-Ahmet Akgündüz Milli eğitim bakanını, Adalet Bakanını Tehdit etmiştir

8-Ahmet Akgündüz, Ayasofya Camii yarısı kilise yarısı Camii olsun ilanını kamuoyuna yapmıştır

9-Bunlar gibi bir çok skandalları basına açık yapan Ahmet Akgündüz hakkında Savcılık soruşturması vardır.

10-Kendilerini Nur Cemaati içinden gösterip sosyal medya üzerinden Ahmet Akgündüzün Türkiye ve İslam aleyhine  yürüttüğü bu faaliyetleri hata diye dillendirip, Fetullah Güleni kafir ilan eden nurcuları fitne çıkarmak ile algı operasyonu yürüten Ramazan Kılıç gibi kullanılan taşeronların sayısı günden güne artmaktadır.

11-Evet Ahmet Akgündüzün fetullah güleni Müslüman ilan etmesi ve bunu önce nurculara kabul ettirmeye çalışması projesinin bir adım ötesi Müslümanların arasını barıştırın 3 günden fazla dargın olmak caiz değildir fetvası ile amel ettirmektir.

12- 4ncü gün proje Fetullah gülene eskide olduğu gibi Hocaefendi dedirtmek Recep Tayyip Erdoğan Reisimize ve hükümete suçu yüklemek darbeye tiyatro dedirtmektir

Yargılanıp hesap verecekler Türkiyede Nurcu Maskesi ile fetö terör örgütü yeniden meşruiyet kazanamayacaktır…

İZMİR İSTİŞARE METNİ

 

Bismihi Subhanehu

 

Aziz sıddık sarsılmaz, hizmeti diniyesini, hiçbir dünyevî şeylere feda edip ahiretini mahvetmez kardeşlerimiz.

 

Evvela, selam eder ahir zamanın bu hastalıklı ve musibetli zamanında, tüm ehli hizmet ağabey ve kardeşlerimizi, maddi ve manevi her türlü hastalık ve musibetlerden muhafazasını, Cenab-ı Hakk’ın rahmet ve kereminden niyaz ediyoruz.

 

Saniyen, üstadımızın “Bizler gayet az ve zaîf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’aniye omuzumuza ihsan-ı İlahî tarafından konulmuş;” “Mühim ve büyük bir umûr-u hayriyenin çok muzır manileri olur.”

 

Diye buyurması, bizlerin, omuzumuza konulan bu kudsi hizmetin, kıymetini bilmek ve bu kudsi hizmetten, mahrum olmamak için, her vakit dikkatli ve ihtiyatlı olmamız lazım ve elzemdir.

 

Salisen, Nur’un dairesi genişledikce, bu kudsî  nur dairemize, na ehillerin girmesi, bilhassa nurun hakikatlanı ruhunun  derinliklerine indiremeyen ve nefsi emmaresini islah edememiş şahısların, hizmeti imaniye ve Kur’an’iye ye büyük zararlar verdiğini üzülerek muşahede ediyoruz.

 

İzmir nur talebeleri olarak yaptığımız istişarelerimizde, çıkardığı fitnelerle ve şeriate muhalif hayat tarzını ihtiyar eden “Ahmet Emin Dernekli”nin  izmirde ki hizmetlerimize  birçok zararını müşahede ettiğimizden, cemaatimizi bu eşhasın şerrinden muhafaza etmek için, böyle bir açıklamaya ihtiyaç duyulmuştur.

 

Ahmet Emin Dernekli yi, üstadımızın mutlak vekilim dediği ağabeylerimizin defalarca uyarmasına rağmen, halen kendi bildiğini okuması, artık bu zata hüsnü zan edilemiyeceği kanaatını hepimize vermektedir.

 

Bu zatın bilhâssa söyleyip durduğu, “mesleğimizde abicilik yok” gibi zırvalamalarla, gençlerimizi iğfal etmesinin neticesinde de, “Sözler köşkü” vesaire gibi Nurun, üstadın meslek ve meşrebine muhalif giden, şahsı maneviyi ve bilhassa üstadımızın, mutlak vekil tayin ettiği ağabeyleri dinlemeyen, takmayan oluşumlara, akıl hocalığı yaparak, onları Üstadımızın

 

“Cadde-i Kübra-yı Kur’aniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var.”

Lemalar – 163

 

Diye uyardığı, nurun Cadde-i Kübra-yı Kur’aniyesi haricindeki yollara sevk ve teşvik etmesiyle, bilhassa  şer mihrakların, bu gençleri elde etmelerine yol açtığını yakinen görüyoruz.

 

 Ayrıca Ahmet Emin Dernekli”nin, cemaatimizin esnaflarını yakın markaja alıp, kendi şahsına bağlamaya çalışıp, hizmet adı altında, kendi şahsına paralar topladığını ve bu paralarla şahsi evler, mülkler temin ettiğini, ve aile hayatında dahi şeriate uymayan filler içerisinde bulunduğunu,  kendi yakınlarının bizlere şikayetinden yakinen biliyoruz.

 

Bizlerde İzmir  Nur Talebeleri olarak,  cemaatimize bu zâtın şerri hususunda bu ihtarı ve  hizmetimizin selameti için, Ahmet Emin Dernekli yi  bilhassa medreselerimiz’den ve nur derslerimizden uzak tutarak, aramıza almayarak tedbirli olmayı ve  uzak durulması gereken, sakıncalı bir şahıs olduğunu ilan ediyoruz ve kardeşlerimizi uyarmayı, hizmet  maslahatı icabı bir borç biliyoruz.

 

Rabbim bizleri bu kudsi hizmeti imaniye ve Kur’an’iye de istihdam eylesin ve böyle hasta ruhlu şahısların şerrinden, hizmetimizi cemaatımızı muhafaza eylesin amin…

 

İzmir Nur Talebeleri

Videoyu Sonuna Kadar İzleyin Tarz Neymiş Görün..

1-Allah sizlere bir kız çocuğu ihsan eder. Onları nimet bilir üzerlerine titrersiniz.

 

2-Sonra büyürler ve bir gün karşılarına fatih yağcı gibi bir fetöcü çıkar kopgit programı üzerinden kızlarınız ile iletişime geçer ve onlara din iman Risale anlatıcam numarası ile örgüte çeker.

 

3-Sonra geceleri kızlarınızı ekran karşısına oturtur osura osura genire genire konuşmaya başlar kızlarınıza fırça çeker alay eder ve bu durumda sizin haberiniz olmaz ruhunuz duymaz.

 

4-Böyle aşağılık bir olayı fırıncı diye biri çıkar destekler Sait yüce diye biri çıkar destekler Mehmet Paksu diye biri çıkar destekler ve kendini Said Nursi talebesiyim diye pazarlar..

 

5-İşte böyle bir örgütün tuzaklarına karşı başta kendi çocuklarımız sonra ümmetin çocukları düşmesin fetöcü olmasın diye anne ve babaları olarak mücadele yürütüyoruz.

 

6-Evladını kızlarını böyle fetöcü ırz namus düşmanı örgütlere gönüllü vermek isteyenlere diyecek bir sözümüz yok bizim sözümüz evlatlarına sahip çıkan ailelere..

 

7- Risale-i Nurun tarzı osura osura İslamiyeti tebliğ değildir bu batıldır diye videolar ile reddiye vermek zorunda bizleri bırakan fetö, Mehmet Fırıncı ve uzantılarıdır…

 

 

 

1-Evet 2020 ramazan gecesi Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyimiz beni aradı gece 1.30 sularıydı.

 

2- Şehid Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyimiz Fetöcü Uğur Akkafaya ateş püskürüyor neden bana bunları anlatmadınız böyle göstermediniz haber vermediniz diye yanındakilere kızıyordu.

 

3-Çok sert bir reddiye verip uğuru afişe edecekti ki o sırada Rıza Derindağ geldi telefonu aldı bu konuda kendisi ile çok atıştık fakat Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyimiz reddiye vermek istediği halde rıza muhalefet edince Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyimiz bekleyelim o halde deyip reddiye veremedi.

 

4-Bu olayı yaşadığım günden itibaren rızanın Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyimiz hakkında dediği hiç bir söze ben itimat edip güvenmiyorum.

 

5- Aynı şekilde Recep Tayyip Erdoğan Reisimizin Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyimiz adına fetöcü Uğur Akkafa’nın evrakta sahtecilik ile kandırılarak 23 Temmuz 2016 da fetöden kapatılan Ümraniye Nur Mektebi Fetö derneğini açtırdığı belgeyide Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyimiz tekzip edecekti bana ait değil Sait Yücenin Abdurrahman Irazın işi bunlar dedi fakat vadesi yetmedi tekzip edemedi Şehid oldu ağabeyimiz.

 

6-O evrak sahte ama Oda TV geçek diye servis etti Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyimizin düşmanları Mustafa Aydın çetesi gerçek diye servis etti günlerdir bir tekzip ve yalanlama bizim dışımızda Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyimizin yakın çevresinden gelmedi.

 

7-Bu olayın takipcisi olarak Suç duyurusunda bulunduk. Süreci takip ediyoruz.

8- Gelinen noktada Uğur Akkafa ne fetöden vazgeçmiştir nede Dinler arası diyalog projesinden. Kızları ifşa etme tehdidi yapan uğur akkafa fetö ve fetöcüleri ifşa etmek için bile tehdit etmemiştir. Uğur Akkafa fetöden tekrar yargılanmalıdır.

 

Gazeteci – Yazar

Süleyman Yasin AKDENİZ