
İstismar edilen bir konu daha varki oda şudur. Hacı Yılmazın tutuklanmayışı. Halbuki biz Metris cezaevindeyken molla Hacı Yılmazın serbest bırakılmasını kendi kerameti olarak gösterdi, sonrada aleyhinde propagandaya çevirdi.
Birincisi kumpas mantığını bilen herkes bilirki bazılarına dokunmazlar ki gurup birbirine düşsün. İkincisi eğer Hacı Yılmazın tutuklanmayışı ajanlık için bir delilse, Üstad defalarca tutuklandığı halde Hulusi abi soruşturma bile geçirmedi. Ayrıca Celal Aşçı, Sadrettin Büte, Yaşar Dikmen gibi cemmatın eskilerinin gözaltına bile alınmayışları bunların ajanlığının ispatı olur. Ayıptır bari iftira ederken etrafınıza bakın.
Malumunuz sürekli olarak Hulusi abinin Üstadın varisi olduğunu ve veraseti mollaya bıraktığını iddia ediyorlar. Halbuki Hulusi abi hiçbir zaman kendisini Üstadın varisi olarak görmedi ve takdim etmedi, aksine aşağıda görüleceği üzere böyle bir şeyi kesin ifadelerle red etmiştir.
Soru 2: Varisleriniz kimlerdir?
Cevab: Dinlenecek söz Kur’an’dır. Ve onun sırr-ı i’cazını beyan eden Nurlardır. Şahsiyet-i maneviyyeye ait olan hüsn-ü zanlar her hangi bir şahsa mal edilemez. İhlas dersi ve düsturları bu hususta kimseden bir şey öğrenmeye ihtiyaç bırakmayacak kadar açıktır.
Biz Allah’a hamd olsun Kur’an’ın şakirdiyiz. Şahsiyet-i maneviyye haline gelen ihlaslı kardeşlerde tefanilik vardır. Birisi ölürse, kalan ruhlar hizmete devam ederler.
Varis, işte o şahsiyet-i maneviyedir. Bu fakire, o şahsiyet-i maneviye içinde bildiğiniz cüz’i izahları yapmak, ihtiyar ve iktidarım olmadığı halde ihsan buyurulmuştur. Sure-i Hicr’in 9. Ayetinde,
اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
“Biz Kur’anı inzal ettik, onu tebdil ve tahriften hıfz edicilerdeniz.” Ve sure-i Sâff’ın 8. Ayetinde,
يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَاللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
“Onlar kastederlerdi ki Allah’ın nurunu söndüreler, Allahu teala nurunu her zaman i’la ve ilan edecektir. Her ne kadar kâfirler kerih görürlerse dahi” bu iki ayetin hükümlerince elbette Kur’an derslerinin izah edicilerini de halk etmek Allah’a ait vazifedir. Allah’ın Rahmetinin devam edeceğine inanıyoruz.
Muhibbi Muhlisiniz, Hulusi
******
CEVÂB 2: Malumunuzdur ki bu meslek şahıs değil, şahsiyyet-i ma’nevîye mesleğidir. Rükünlere dikkat etmek kanâatimce esâsa muhâlefet etmek olur….
CEVÂB 3: Varisler hastalığı zamanında hayâtta bulunup sünnet olan vasıyyeti yerine getirecek zâtlardır. Üstâd hazretleri bir tarîkatın piri değildir ki postnişinlik vazîfesini birine veyâ bir zümre ve aralarında birini seçmek üzere bıraktığı, varis yaptığı düşünülebilir. Bu bâbta bir şurada düşünülemez hem bir hadîs-i şerîf ile sâbit olan her yüz başında bu ümmete Cenâb-ı hak îmânlarını tecdit için bir müceddid göndermesi husûsunun onun bir ferdi bu asırda Risâle-i Nûr’dur diyen Üstâdımızdır.
Muhibbi Muhlisiniz, Hulusi
*******
….Üstadın vazifesini devralmak mevzuu bahis olamaz. O zat böyle bir hizmete kader-i ilahinin tensibi ile getirilmiştir. Her yüz başında bu ümmetin başına bir müceddid göndermek ilahi bir tavziftir. O yüz senesinin ise Allah u âlem hicri 1300 senesinin sonu 1400 senesinin başı olmak iktiza eder. O zat gelirse nurları takip edeceği Kur’ani ve imani hizmete bir rehber ve esas yapacaktır. La yâlem ül gaybe illallah.
Şahsi kanaatim bundan ibarettir. Rahmet-i İlahiye sonsuzdur. BİZLER VE UMUM MÜSLÜMANLAR, MÜMİNLER BÖYLE BİR ZATI RAHMET-İ İLAHİYEDEN BEKLEMEKTEYİZ.
Üstadın varislerim dedikleri ise onları hizmete teşvik için söylenilmiş bir iltifat mahiyetindedir. (Talebe olmanın şartı Sözler’i kendi malı ve telifi gibi bilip sahip çıkması denilmesi kâfi bir izahtır.)
Soranlara sizinle ve muhterem ailenizle alakalarını devam ettirenlere binler selam ve dareynde saadetler niyaz ederim.
El Baki El Hubbi Fillah Muhibbi Muhlisiniz Hulusi 25/12/76
*******
….SADİSEN: Madem ki; mesleğimiz uhuvvettir. Herhangi birimiz eski hâdim olduğumuzu ve hal-i hayâtta iken Üstâd’ımızın hakkımızdaki, hizmette fütûra düşmemek için teşvîkkar iltifâtlarını halkı etrâfımıza toplamaya sarf etmek için; “Ey nas bana geliniz beni dînleyiniz benim sözlerimi düsturu harekat yapınız” gibi enâneyyeti ve nefsin arzûlarını okşayacak yerlere kullanmamalıyız ve etrâfımızdakilerin hürmet ve muhabbet tezâhürlerini kendimizde muhayyel bir makam tasavvur edip bir unvân takıp haşa Sümme haşa takdis eder bir hal almalarına da müsaade etmemeli ve o gibileri bu ma’nâsız sözlerden şiddetle men etmeli ve ifrat ve tefritten ictinap etmeliyiz.
Zâten gizli Dîn düşmanları ALLAH’ın NÛR’unu üflemekle söndüremezler. Bizler kaş yapayım derken göz çıkarmaktan, o gizli düşmanların emellerine hizmet etmekten ürkmeli ve titremeliyiz. Zâten gizli dîn düşmanları, kalbi titreten ve ağlatan bir hâlde şudur ki; ya menfaat-ı şahsîyye veyâ hasis birkaç kuruş almak için ehli İman ve İslâmı rencide etmeyi, İman hizmetlerine zarar vermeyi kabûl edenler görülüyor. ALLAH bu gibileri hayır ile islah ve şerlerinden ehl-i İmanı Muhâfaza buyursun.
Muhibbi Muhlisiniz, Hulusi
******
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün zira Risale-i Nur külliyatında, Üstad ve talebelerinin hayatları bu konuda yeterli izahı veriyor, insafı olanlar için kafidir. Ayrıca Hulusi abinin emanetçisi durumunda olan Muhammed Orakçıoğlu Hulusi abinin Üstadın vefatından sonra yazdığı bütün mektublarını ve kayda alınan dersleri https://www.hulusiyahyagil.com sittesinde peyder pey yayınlıyor. İlgilenenler oaradan takip etsin.
Allah bizi istikametten ayırmasın. Molla ve arkadaşlarına hidayet nasib etsin ve Müslümanları onların şerlerinden muhafaza etsin.
TAHŞİYE YAYINLARI SAHİBİ FETÖ MÜCADELESİNİ HUKUKİ OLARAK İLK BAŞLATAN
FETÖ KUMPASLARI MAĞDURU
MEHMET NURİ TURAN