
Bugüne gelirsek molla ve arkadaşları iftiralarını sürdürmekte berdevamlar. Lakin benim Fetöyü şikayet etmemin operasyona dönüşmesi, kumpasın kamuoyunda duyulmasına vesile oldu. Haliyle Tv ler onlara kapılarını açtı, bu durum onları sevintirik yaptı ve şımarıkça hareket ettiler. Üstadın talebelerinin vefatıylada kendilerini mahallenin kabadayısı zanettiler. Son yıllarda Üstad’ın eserlerinin diyanet tarafında basılmasına karşın onlarda mollanın kitaplarının Diyanet tarafından basılması için sayın Cumhurbaşkanına mektublar yazdılar, hatta kamuoyuna açık şekilde yazdılar. Tabi karşılık görmediler, karşılık görmeyincede sanki sorumlusu Nur talebeleriymiş gibi, bütün cemaatlere saldırdılar.
Özellikle Hulusi abinin her türlü hizmetinde bulunan Elazığlı Muhammed Orakçıoğlu’na, saldırdılar çünkü mollaya göre Orakçıoğlu mollaya biat etseydi bütün Türkiye edecekti. Fakat Orakçıoğlu “ihanet” etti ve Üstadın talebeleriyle münasebetini sürdürdü. Onun içinde o düşmandı ve mutlaka itibarsızlaştırıp cemaat içinde gözden düşürülmeliydi.
Bunun için İslam düşmanlığı ile bilinen ve sayın Erdoğan düşmanlığı ile intişar etmiş olan Cumhuriyet, Gözcü ve Oda Tv gibi mahfillerle işbirliği yapıp başta Orakçıoğlu olmak üzere Müslümanları jurnallemekten utanmadılar.
Peki Neden Orakçıoğlu ona biat etmeliydi, çünkü Hulusi abi mollaya birkaç iltifatta bulunmuştu, bunlardan birisine bende şahidim hatta şahitliğimi anlatırken, Fetöcüler gibi beni gizlice videoya almışlar, konuştuğumuz konu neyse onu kırpıp sosyal medyaya servis etmişler, ve sürekli paylaşıp duruyorlar, dikkat ederseniz molla videoya alındığının farkında, konuşmam için beni teşvik ediyor. Halbuki bu dalaverelere hiç gerek yoktu bana sorsalardı zaten anlatırdım. İşte bu iltifatlara binaen Orakçıoğlu ona biat etmeliydi. Risale-i Nur mesleğinde olmadığı gibi insani olmayan bir davranış.
Hulusi abinin vefatından sonra ismini kullanmaya başladı ve sadece işine geleni söyledi, gelmeyeni olmamış gibi davrandı.
Baktığımız zaman, Hulusi abinin hiçbir ikazını dikkate almamıştır örneğin “….Biz mü’minler ücretimizi peşin almışız. Saâdeti ebediye ve huzûru daimi servet ile elde edilemez. Meşhur Salebe’nin zenginlik istemesi neticesi vahim olmuştu…..” Nasihatını hiç dikkate almamıştır. Veya neden bana böyle bir ikazda bulunuyor diye sorgulamamıştır.
Ben yayınevini bıraktıktan sonra Hulusi abinin mektublarının bir kısmını yayınladılar güya o mektubların tamamını Hulusi abi, mollaya yazmış, onu varisi yapmış vs. Halbuki orijinal resmi olan 16 mektubçuk gerçekten molaya yazılmış. Diğerlerinin hiç birisinin orjinali elinde olmadığı gibi tashih için tam metin fotokopi bile yoktu. Üstelik bu mektublar muhtelif Nur talebelerine yazılmış. Onunla hiçbir alakası yok. Yani en büyük iftirayı Hulusi abiye yapmıştır.
Aklıma gelmişken şunu söyleyeyim mollanın böylesine pervasızca bize ve Hulusi abiye iftira etmesine sebep olan ve arkasında duran başta Sadettin, Yaşar ve Abdulmennan olmak üzere eski arkadaşlarımızdır, suçu gazeteci taifesine atmasınlar kimse inanmaz.
Bu olay muharrefte olsa bir dava adamının hikayesi değil, sadece ve sadece dünyalık edinmek için dini istismar eden birisinin hikayesidir. Yarın Hulusi abinin veraset, mevki, makam ve benzeri konulardaki mektublarından bir derlemeyle bu konudaki yazılarıma şimdilik son vereceğim.
Devam edecek..
TAHŞİYE YAYINLARI SAHİBİ
FETÖ KUMPASLARI MAĞDURU
MEHMET NURİ TURAN