
Biz 20 Mayıs 2011 de tahliye olmuştuk, tahliye olduğumuz gün molla 21 Mayıs sabah namazı vaktinde cemaat kadınlarını İstanbul / Başakşehir’de toplayarak, Feto için o bizim bir kardeşimizdir, bizi hapse atmakla hata etmiştir ama aynı hatayı Yusuf (as) kardeşleride yapmışlardı. Hakkımı helal ediyorum ve lütfen dedikodusunu yapmayın konuyu kapatın diğerek sıkı sıkı tembih etmiş. Aynı toplantıyı aynı minvalde üç gün sonra İstanbul/Merterde cemaat erkeklerine yapılmıştır. Bu toplantılardan bizim haberimiz olmamış bizden saklandı bir yıl sonra öğrendim. Kısaca adam korkudan her şeye razıydı.
Bu davranışlarına bakınca düşünmeden edemiyorum, Hapishanede haberimizin olmadığı bir şeymi oldu. Niye böyle dediğimi izah edeyim. Hapishanede iki türlü ziyaretçi var birincisi klasik ziyaret odasında gruplar halinde yapılan ziyaretler. Birde standart dışı olan savcıdan özel izin alınarak yapılan ve ziyaret günü dışında gelen ziyaretçiler. Birde Avukat ziyaretleri kişiye özeldir, son iki ziyaretçilerin kimliği sadece idare ve ziyaret edilen şahsın bilgisi dahilindedir, oda arkadaşları bilmez. Cübbeli hocayı Hapishanede Adil Öksüzün ziyaret etmiş olması ister istemez insanın aklına bazı şeyler getiriyor.
Tahliye olduktan sonra bir yıl boyunca mollayla görüşemedim tedbiri bahane ederek uzak durdu ama fark ettimki insanları tek tek çağırıp aleyhimizde örgütlemiş. Bilahare birkaç görüşmemiz oldu bu görüşmelerimizde çok net gördümki bizden kurtulmak istiyor fakat iki engeli var birisi yukarıda söz ettiğim büyük dershanenin hisselerinin %45 inin bizim üzerimizde olması, ikincisi yayınevinin bizzat şahsıma ait olması. Dershane hisselerini bizden kendisi istedi bizde dedikodu olmasın diye devir ettik.
Yayınevi konusuna gelince zaten yorulmuştum çünkü artık itimat etmediğim bir adam, afaki ve içi boş iddialar ve Müslümanlarla sürekli didişmeler birde yavaş yavaş Üstad’ın talabelerine yönelik olumsuz yaklaşımların artık ne düzeltilir tarafı kalmıştı nede çekilir tarafı vardı. Yayınevini bilabedel devredeceğimi alacağımı verip vermemekte serbest olduğunu eğer verirse memnun olacağımı vermezssede bu dünyada dava görmeyeceğimi söyledim. Celal Aşçı bunun şahididir çünkü onun evinde söyledim. 2012 yılı kasım ayı itibariyle yayınevinin 33,500 (otuz üç bin beş yüz tl) borcu vardı buna mukabil 407,000 (dört yüz yedi bin tl) stokta malı vardı yaklaşık 45,000 (kırk beş bin tl) alacağı vardı. Şahsi alacağım yani nakit koyduğum para o tarihte 165,000 (yüz atmış beş bin tl) idi. Bu 8 yılda verdiğim miktardı. Dövize çevirmemiştim. Yayınevinin borcu olan 33,500 tlyi taleb ettim ve borçlarını kapattım. Onun haricinde, tek kuruş ödeme yapılmadı, helallik istenilmedi üstelik iftira edildi. Bunu izah etmemin sebebi sanki yayınevi benim değilde cemaatinmiş gibi takdim ediliyor, bu kuyruklu yalandır. Zaten bunun kaç mislini ailece mollaya zekat vermiştik.
Mollanın artık bizimle maddi işi bitmişti kaldı cemaat içinde itibar suikastı yapmak. 2013 yılı kasım ayında İstanbul/Ümraniye deki dershanede Mustafa Kaplanın adamlarından Murat Öztürk isimli şahıs çok abes bir şekilde ayağa kalkıp Hacı Yılmaza karşı saygısızca bir takım ifadelerde bulunuyor. Tipik provokatörlük yapıyor, kimse karşılık vermeyince çekip gidiyor bir anda ortalık karıştı. Murat Öztürk mollanın yazdırdığı belli olan bir metin okuyor ama molla ve Kaplan haberimiz yok diyerek yemin ediyorlar.
Bu kabul edilir bir davranış değildi 43 yıl beraber omuz omuza hizmet ettiği bir arkadaşını artık ihtiyacı kalmadığı ve başkalarının biatına engel gördüğü veya cemaat içinde sözünün dinlenildiği gibi gerekçelerle bir provokatör eliyle diskalifiye etmek. Tabi ben buna karşı çıktım bunu kabul etmediğimi söyledim. Bunun üstüne beyefendi bizleri Muşa çağırdı gelin toplantı yapıp bunu çözelim, aklınca bizi ve gazeteci taifesini karşı karşıya getirecek kendisi de hakem olacak. Halbuki bizimle o şahısların arasında herhangi bir sorun yoktu aksine bize saygıda kusur etmemişlerdi özellikle Hacı Yılmaza karşı müthiş bir saygıları ve tevecühleri vardı. Hacı Yılmazın her dersine iştirak etmeye çalışıyorlardı. Tek sorun mollanın onları bize karşı doldurması ve kışkırtmasıydı. Fakat gitmemekte olmazdı çünkü bunu çevremize anlatamazdık.
Devam edecek..
TAHŞİYE YAYINLARI SAHİBİ
FETÖ KUMPASLARI MAĞDURU
MEHMET NURİ TURAN