
Bu arada 1984 yılından itibaren sol cenah Fetö gerçeğini dile getirmeye başlamıştı. İslami cenahın kafası karışıktı çünkü sol cenah Fetö söylemini bütün bir İslama ve tüm cemaatlere teşmil ediliyordu, buna karşın İslami cenah bir taraftan Fetö,yü savunma ihtiyacı hissediyordu, bir taraftanda kibarca kendileriyle alakası olmadığını anlatıyorlardı. 1990 – 1991 yılındaki körfez krizi esnasında Fetönün açıkça ABD politikalarını desteklemesi, İslami hareketlerin İsrailde yaptıkları eylemlere karşı durması ama İsrailin hiçbir eylemine ve yaptıklarına ses çıkarmaması benim açımdan onun gerçek yüzünü alenen ortaya koymaya yetmişti.
O tarihte Merter dershanesine ben mollaya Fötö irtidad etmiştir dedim ve delillerimi sıraladım aramızda biraz münakaşa yaşandı ama kesin bir dille red etti.
2001 yılında 11 eylül saldırıları bir anlamda herkesin ezberini bozdu, çünkü ABD başkanı George W. Bush ya bizdensiniz yada karşımızdasınız diye demeç verdi ve bütün dünyayı açıkça tehdit etti. Tabi ben karşısındaydım. Dönem Sovyetler Birliğinin yeni dağıldığı ve dünyanın tek kutuplu bir eksene kaydığı bir dönemdi yani ABD’ye dur diyecek bir güç yoktu. ABD ilk iş NATO nun 5. Maddesini yürürlüğe koydu yani bir üyeye saldırılırsa bütün üyelere saldırılmış kabul edilmesi maddesi. Şunuda hemen söyleyelim 1984 yılından beri Türkiye’ye yapılan dış kaynaklı PKK saldırılarına karşı 5. Madde işletilmediği gibi aksine onlara silah ve lojistik destek veriliyor.
ABD ve müttefikleri el Kaideyi bahane edip Afganistan gibi savaş yorgunu gariban bir İslam ülkesine saldırdılar (gerçi boyunun ölçüsünü aldı) Fetö burdada açıkça ABD nin yanında yer aldı. İşte bu saatten sonra Mollayı Fetöye karşı muhalefete ikna etmeye çalıştım. Oda yavaş yavaş o çizgiye geldi. Mollanın muhalefetinde iki müteharrik unsur vardı birincisi hocaların sahip olduğu kendini gösterme arzusu, herkesin taraftar olduğu veya taraftarmış gibi gözüktüğü bir dönemde Fetö’ye muhalefet etmek tanınmak için bayağı geçerli bir yoldu. Diğeri onda var olan kendinden başkasının varlığını kabul etmeme dürtüsü.
Bu arada gazeteci takımı muhtelif ülkelerde eylemler yapan ve yaptıklarının İslam adına olduğunu iddia eden bazı gurupları destekler mahiyette yazılar yazıyorlardı, mollada derslerinde bu konuları işliyordu ama yeteri bilgiye sahip olmadığı, uslubu ve Türkçesi yetersiz olduğu için yanlış anlaşılmalara müsait açıklamalar yapıyordu. Bütün bunlar gereksiz bir şekilde bizi zora sokuyordu. Çünkü o guruplarla hiçbir ilişkimiz olmadığı halde bir anda onlarla anılmaya başlanmıştık. Bütün ikazlarımıza rağmen buna devam ettiler.
Gazeteci taifesi mutlaka yayın yapmamız gerektiği konusunu sürekli işliyorlardı, neticede molla ile konuşup karar vermişler. İlk defa 2003 yılında Mustafa Kaplan, Tahşiye ismiyle şahıs olarak yayınevi kurdu ve Kader Risalesi Haşiyesi adında bir kitapçık çıkardı, bilahare Münazarat Risalesi ve Şerhi’ni tab ettiler ve orda kaldılar çünkü toplama parayla ancak bu kadar olabilirdi, üstelik kira ve eleman maaşlarıda yoktu çünkü ders arkadaşımız Av. Aziz Bozdemir ofisini hizmet için onlara kullandırdı ayrıca her türlü angaryasını o çekti. Tabi bu iyiliği muhtelif hezeyanlarla karşılık buldu.
2004 yılında molla yayın işinin başına geçmem için çok ısrar etti benim birçok çekincem vardı evvelemirde işim gücüm vardı boş değildim. Kaplan, Bünyamin ve Burhan koşturacaklarını ve bana iş bırakmayacaklarını söylediler. Birde yayınevleri ve benzeri kurumsal yapılar neticede mal varlığı olduğu için cemaat içinde ihtilafa sebep oluyordu o yüzden ilk şartım yayınevinin şahsıma ait olmasıydı, karıda zararıda benim olacaktı. Bu kabul edildi diğer şartım madem benim şahsi mal varlığımdır kimse işime karışmayacak. İki şartımıda kabul etti ve kabul ettiğini cemaate deklere etti.
04.06.2004 tarihinde Mustafa Kaplan, Bünyamin Ateş, Burhan Bozgeyik,i ortak ederek limited şirket kurup hızlı bir şekilde kitaplar çıkarmaya başladık.
Devam edecek.
TAHŞİYE YAYINLARI SAHİBİ
FETÖ KUMPASLARI MAĞDURU
MEHMET NURİ TURAN