
Molla efendi 1990 lı yılların başında Muşta kendisine 12 daireli ve iki dükkanlı bir bina yaptı maaşından başka hiçbir geliri olmayan birisi bir anda zenginler sınıfına katıldı. Parayı nerden bulduğunu soranların kimisine Vartolu yaşlı bir adamdan, kimisine Bulanıklı bir kadıncağızdan miras kaldığını söylüyordu. Bu adam veya kadını gören, tanıyan hiç kimse yoktu. Üstelik yoksul bir aileden geldiğini babasının fahri imamlık yaptığını herkes biliyordu, baba bir anne ayrı kardeşleri Fransada kaçak işçi olarak çalışıyorlardı, diğer kardeşi ise yardımla geçiniyordu.
İşin aslı ise paranın yüzde seksenini R. Aşçı ailenin bütün zekatını iki senelik zaman diliminde mollaya vermişti bir miktarınıda benden borç aldı ve ödemedi. Zekatıma saymamı söyledi. Daha önce bahsettiğim 1200 gr altın hikayesi odur. Bu arada şunu söyleyeyim mollanın alacağımı zekata saymamı ısrar ettiğine şahid olan ve şahidliğini Halvale ve Salvale okuyarak inkar eden Hilmi Azbay’a sadece şunu soracağım o olayı hatırlamadığını söyledin, peki kaybettiğin ve üstüne yattığın üstelik suçu ABEŞ ailesine attığın malı hatırlıyormusun? Borcu zekata saydırma işi ise, sadece bana yapılmış bir şey değil öğrendiğime göre çok kişiye yapmış.
1997 yılına geldiğimizde molla dışarıya açılmaya karar vermiş. Vermiş diyorum çünkü bunu bizim gibi eski arkadaşlarıyla istişare etmemiş yeni ahbap çavuşlarıyla hareket etmiş. Bütün Türkiye’yi adeta karış karış geziyorlardı, bu seyahatlerde mürid topluyorlardı tabi her mürid yeni gelir demekti. Bu hal yaklaşık on yıl devam etti bilahare molla birden kesti, sonradan öğrendiğime göre Muş emniyet İstihbar şubesi polisleri seyahat etmemesi konusunda onu uyarmışlar.
Bu arada bizde ileride “kuracağımız islami sisteme” kadrolar yetiştirmek üzere 5400 metrekare kapalı alana sahip bir bina inşaa etmeye başladık. Binamız 2010 yılında bitti ve mollanın talimatıyla öğrenci yurdu olarak YURT KUR’a kiraya verildi ilk önceleri erkek yurdu olarak kullanıldı sonra KIZ yurduna dönüştürüldü. Geçen yıl tahliye edildi.
Öğrendiğime göre tahliyeden önceki son kirası aylık 56300 (Elli altı bin üçyüz TL.) Kiranın kime gittiğini ferasetinize havale ediyorum. Tabi satışa çıkarıldı. Akibetini bilmiyorum. Ama 50 yıllık medresemiz geçen yıl satıldı. Duyduğuma göre parasıyla otel yapılmış.
Bu mücadele esnasında ben harala gürele meşgul iken molla bütün mesaisini dünyalık edinmeye ayırmış, zekat toplama hususunda muhtelif şikayetler bana geldi ama doğrusu konduramadığım için ve geçinmek için olduğunu düşündüğümden kulak arkası ettim.
Bilahare tutuklanınca olayın vahametini gördüm çünkü toplanan zekatlar akla ziyan miktarlardaydı. Savcı bu paraların mollaya mal edinmek için olduğunu yazması gerekirken kumpas mantığına uygun olarak el Kaide için olduğunu iddia etmek abzürtlüğünde bulundu. Halbuki dosya çok açıktı dosyaya göre para toplayanlar, Muş merkezde Hilmi Azbay, Almanya’da Ali Karakale, Azerbaycan’da Hüseyin Büyükfırat, Malatya’da Yusuf Selami Çakaroğlu ve daha birçok kişi fakat isimleri dosyada sarih geçmediği için bende yazmayacağım.
Yine dosyaya göre bu paralar mollanın damadı Saim Aşçı’ya gidiyordu. Bu paranın nerelere kullanıldığı mollayla damadı arasındaki tlf konuşmalarında net olarak ortada. Ya yeni bir inşaat yapılıyor yada arsa satın alınıyor. AVM inşaatı başlı başına bir rezaletti zaten. Tabi damat bütün işlere ortaktı. Halbuki hiç ihtiyacı yoktu babası ve amcasının temiz bir ticaretleri vardı, demekki ona yetmiyordu.
Şimdi bazıları şunu sorabilir, neticede dosyaya kumpas diyorsun ve o dosyadan delil getiriyorsun? Haklısınız dosya tamamen kumpastı, kumpas olan yaptıklarımız, yazdıklarımız veya konuştuklarımız değildi bunların elde ediliş biçimleri, yorumlanış ve bağlamından koparılmasıyla kumpas oluşurulmuştu.
Mesela mollanın inşaatı için para toplaması bunu telefon konuşmalarında açıkça belirtmesine rağmen paranın el Kaide için toplandığını iddia etmek veya yayınevin’in bandöllü kitaplarını örgüt yayını gibi göstermek vb, şeylerle kumpas kuruldu. Terör örgütü yaftası içinde gazeteci tayfasının etrafındaki şaibeli adamların müdavimi olduğu ev seçildi. Oraya iki el bombası ve biraz eski mermi bırakıldı. Maalesef Burhan Bozgeyikle akrabalık dışında hiçbir suçu olmayan, Turgut Yıldırım kurban edildi.
Tabi aynı şekilde mollada dosyadan ve dava safahatında şunu fark etti ben ve hacı Yılmazın cemaat üzerindeki müspet etkisini. Bunu uzun zamandır kısmen biliyordu ama dosyadaki bir takım telefon konuşmalarından net öğrendi. Bu durum onu rahatsız ediyordu çünkü birkaç kişi haricinde insanlara söyledikleri ve istediklerini gelip bizimle istişare etmelerine karşı telaşlandı ve cemmatin bizim peşimizden geleceği endişesine kapıldı. Ve önce Hacı Yılmazın kendisiyle rekabet ettiğini dile getirmeye başladı ben buna itiraz edince benide dahil etti. Bilahare bizlere Fetöcü iftirasını attı.
Devam edecek.
TAHŞİYE YAYINLARI SAHİBİ
FETÖ KUMPASLARI MAĞDURU
MEHMET NURİ TURAN